Titreyen bir nefes aldı ve tedirginliğin belirtisiyle bildiği tüm duaları ederken gözlerini önündeki teste çevirdi. Aynı anda başından aşağı kaynar sular döküldüğünü hissetti.
Bir istediği de olmazdı ki şu hayatta...
Gözlerinin dolduğunu ve dudaklarının titremeye başladığını hissedebiliyordu. Nefeslerini daralmaya başlaması da cabası. Elleri zangırdıyor, bacakları onu ayakta tutmayı başaramıyordu.
"Lanet olsun." diye fısıldadı çatallaşmış sesi ile. Elini yumruk yaparak sıkarken tırnaklarının avucuna batması acı veriyordu. Gücü tükendi, yavaşça yere çökerek evin banyo zeminine oturdu kaldı...
Gelmesi gereken en kötü zamandı.
Ne yaparlarsa yapsınlar, başlarına ne gelirse gelsin birinin hayatının elleriniz arasında olması o kadar kötüydü ki... Belki de bundan aresizliği iliklerine kadar hissettiği başka bir zaman dilimi geçmiyordu aklının ucundan.
Titreyen elinin tersi ile gözlerini sildi.
Normal bir insanı mutlu edecek bir haber neden onun hayatını zehir etmek zorundaydı?
Neden sadece sorumsuz sıradan biri olup anın mutluluğu içinde kaybolamıyordu?
Neden hayat bunu bile çok görmüştü ona?
Dudaklarını ısırdı. Bundan nefret etse de alışmıştı artık. Yapacak bir şeyi yoktu.
Onlar savaşın çocuklarıydı... Daha on iki yaşlarındayken bütün Büyücülük dünyasının altının üstüne getiren bir büyücü çıkmamış mıydı ortaya?
Daha akılları doğru düzgün hiçbir şeye basmazken ülkenin dört bir yanından ayrı ölüm haberleri gelmiyor muydu? Sevdiklerini kaybetme korkuları, sıradan gündelik hayatın içine nüfuz etmiş küçükler savaşın çocukları değil de neydi?
Kendilerine hayal kurma yasağı koyan çocuklar. Çünkü bilirlerdi ki, hayal kurmak bir lükstü. Sıradan hayatı olan insanlar sevdikleriyle beraber güzel, zaman zaman saçma ve uçuk hayaller kurabilirlerdi. Bu hak sadece onlara verilirdi.
Arkadaşlarıyla geçirdikleri güzel bir akşamdan sonra dostlarına 'yarın görüşürüz o zaman' demeye çekinen insanlardı onlar. Çünkü bilirlerdi ki, ertesi gün dostlarının yataklarında ölü bulunma ihtimali hiç uzak yerlerde değildi.
Bir yıldız kayıp dilek tutmaları gerektiğinde huzurlu bir yaşamdan başka bir şey dilemenin akıllarına gelmediği insanlardı onlar...
Şimdiyse tüm bu zorlukların arasına bir yenisi eklenmişti.
Bununla başa çıkmak hepsinden zordu...
Alt kattan gelen şömine sesi ile irkildi ve kıpkırmızı olmuş gözlerini umutsuzca kurutmaya çalıştı. Sanki eşinin gözünden kaçabilecekmiş gibi...
Alt katta ismini seslenen adamı duyduğu anda çatallaşmış sesi ile cevap verdi.
"Yukarıdayım James!"
Aradan bir saniye bile geçmeden merdivenleri tırmanan aceleci ayak sesleri ulaştı kulağına. Ardından da meraklı bir ses. "Lily?"
"Lavabodayım." dedi kısılmış, çatlamıştı sesi.
James bunu fark etmiş olacaktı ki koşarak yanına ilerledi birkaç saniye sonra ise banyo kapısı telaşla yana savruldu. Ardından da şokla dolu telaşlı bir ses geldi. "Zambağım?"
Lily burnunu çekti ve zoraki bir gülümseme oturtmak için uğraştı yüzüne. "Evet Potter?" dedi, numara yaptı her zamanki alaycılığı ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
untolden imagines | jily + marauders
Fanfiction❝daha bir sürü şey yaşayacağız zambağım, inan bana.❞ ©MinnieMcGonagall » James Potter × Lily Evans » Harry Potter fanfiction çalışmasıdır. » Kısa hikaye. » Tamamlandı » 24.02.2021 #1 jily [18.03.2021]