page 1 • he is a hustler

45.7K 1.9K 1.5K
                                    

Başladığınız tarihi buraya bırakabilirsiniz. ❤️

Ela gözlerim ellerimde tuttuğum kalın kapaklı dosyanın içindeki beyaz kağıtlarda büyük bir dikkatle geziniyorken okuduğum her bilgiyi beynimdeki onlarca sorgulama merkezinden geçiriyor ve işe yarar olup olmadığına bakıyordum. Saat öğle saatlerine yaklaşmış olmasına rağmen saatlerdir başımı kaldırmayışımın sebebi de bu dikkatimdi.

İkinci kez üstünden geçtiğim cümlelerin sonuna yaklaşmışken çalan kapımla oturduğum rahat koltukta biraz daha dikleştim ve kapıya döndüm. Kapının ardında benden emir bekleyen kişiyi bekletmeden "Gir!" dediğimde kapı yavaşça aralandı. Kahverengi kapımın yanında bedenini gördüğüm adamı beklediğim için "Gel, Erdinç." dedim.

Cinayet şube başkomiseri Erdinç, içeri girip kapıyı kapattı ve önümdeki koltuklara oturmadan ayakta bekleyerek "Ayberk Atılgan konusunda ne yapacağımızı sormak için geldim savcım." dedi. Bunu derken gözlerindeki adamı gidip almasını söylememi istediğini bağıran bakışlarını gayet net bir şekilde seçebiliyordum. Adamın suçlu olduğunu düşünüyordu, bu düşüncesinde de muhtemelen haklıydı ama kanıtı çok yetersizdi. Bu yüzden ona istediğini vermeyerek "Şu anlık zorla getirme söz konusu değil. Çağırın adamı gelsin ifadesini versin önce." dedim.

Karşımda duran adamın kaşları bu dediğimle birlikte çatılırken "Kaçacak savcım. Bırakın alıp getireyim." dedi sadece. Sesini itiraz ediyor olmasına rağmen saygı çerçevesinde tutmaya çalışıyordu. Benim de kaşlarım onunla birlikte çatıldı. Ellerim, önümdeki masanın üstünde gevşekçe birbirine geçerken "Öyle bir şey yok, başkomiser. Adam hakkında delil diye üç beş şey koymuşsun önüme, getireyim diyorsun. Düzgün kanıt getir aynı gün çıkartırım kararı." dedim.

Erdinç, baskın sözlerimle birlikte bir an ağzını açacak gibi olsa da sonrasında başını sallayarak "Peki efendim, iyi günler." dedi ve bir iki dakikadır durduğu yerden ayrılarak odamdan çıktı. Sinirlenmiş olduğunu gözlerinden anlamasam bile yere muhtemelen istemsizce daha sert bastığı adımlarından anlayabilmiştim. Bu asabi komiserlerin kanunları önemsemeden onu yakalayacağım, bunu sorgulayacağım tavırlarından gına gelmişti.

İçime sert bir nefes çekerek önümde duran Gökdeniz Sağcı'nın dosyasını seri bir hamleyle kapattım ve sırtımı siyah koltuğuma yaslayarak kısa bir an gözlerimi dinlendirdim. Son üç gündür üst üste patlayan olaylar sebebiyle doğru düzgün dinlenememiş olan bedenime bir de sabahtandır dosya okumaktan ağrıyan başım eklenmişti.

Yorucu bir meslekti Cumhuriyet savcılığı. Gecenin bir yarısı kendi gözlerimle taze taze görmem gereken olay yerlerinden sabahın erken saatlerine kadar çalışmam gereken dosyalar işin sadece görünen kısmıydı. Bedensel yorgunluğun yanında bir de psikolojik yorgunluk vardı ve bana göre en zor olan da buydu. Yine de bir gün olsun şikayet etmemiştim bundan.

Normal günlere kıyasla bu günlerin daha yorucu olmasının bir sebebi de vardı. İstanbul büyük bir şehirdi, her gün sayısız cinayet ortaya çıkıyordu ama son dönemde ortalara çıkan bir seri katil tüm dikkati kendisine çekiyordu. Öldürdüğü tüm kişileri aynı şekilde öldürdüğü için bir ceset bulunduğunda onun elinin değmiş olduğunu birkaç saniye içinde anlayabiliyorduk.

Kalbin sol tarafında bulunan sol ön inen arteri genelde 45 kalibrelik bir silahla vuruyordu. Kalp kasını kanlandıran damarlar arasında en büyüğü olan bu damarı tek kurşunla delip geçtikten sonra ise göğsünün üstüne ucu ince bir bıçakla 'D' harfini kazıyordu. Medya, bu imzası yüzünden ve hiçbir şekilde suç mahallerinde bir ipucu bırakmaması sebebiyle kendisine Duman kod adını bulmuştu. Özelikle bundan sonra sosyal medyada oldukça popüler olmuştu ismi.

Suikastçı [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin