Siyah her yerde kendini belli ediyordu. Gecenin karanlığında etrafta süzülen amberler gece olunca ışığını yitiriyordu. Biz göz, burun, kulak ve kollarımızdan ibarettik. Konuşmak için dudaklarımız yoktu. Yemek yerdik ama değişik yemeklermiz vardı. Yemeklerimiz insanların ki gibi katı sıvı değildi. Gaz'dı. Bi nevi hava yiyorduk. Burunlarımızdan içeri çekerdik yiyeceğimizi. İletişim kurmak yani konuşmak bizde düşünce gücüyle idi, yani iç sesle. Yöneticimiz Amberfiyon olarak adlandırılır. Biz ise Amberlerdik. Sadece ışık hüzmelerinden ibarettik.
Herkesin gözlerinde bitkinlik vardı. Belki de bunun nedeni OLPİA'nın sahipsiz kalması idi. Amberfiyon olmadan bir hiçtik. Işıklarımızın rengi solmaya başlamıştı bile. En büyük enerji kaynağımız gezegenimizi yöneten Amberfiyon amansız bi hastalığa yakalanmıştı. Tabii ki o bizim gibi değildi. Bir insandı. İnsanlar gibi bir bedeni vardı. Katı yemekler yer, konuşabilir, istediği gibi giyinebilirdi. Yürüyebilirdi ve aynı zamanda bizim gibi havada da süzülebilirdi.
Amberfiyon olmak için yeteneklerine göre çeşitli yarışmalar ile seçilen amberin bir beden bulması gerekiyordu. O beden de yaklaşık yüz yıl dayanabiliyordu. Nasıl olsa ölümlüydü. Yaşlanmazdı, fakat hastalanabilirdi. Amberfiyonun ruhu hepimize güç verirdi. Tahtına oturması ile amberler daha bi keyifle ışıldardı.
Kendimi bitkin hissediyordum. Yaşam alanım olan rengarenk camdan kürelerin oluşturduğu yapıya doğru yavaş yavaş süzülerek ilerliyordum. Biz insanların Dünyasında bazı şeylerden sorumlu olduğumuz için özeldik. Bizim ışığımız özelliğimize göre bir renkle parlardı. Diğerlerinin ışığı beyazdı.
Gördüğüm herkesin gözünde bitkinlik vardı. Yolda süzülürken mavinin tonlarında, rengi solmuş ışığıyla Thetis ile karşılaştım.
Merhaba Thetis.
Karşılık vermedi. Onun yanına süzüldüm. Gözlerinin içine baktım. Okyanus mavisi gözleri bi değişik bakıyordu. Gözlerinin mavisi özel gücünden geliyordu. Dünyadaki su kütleleri onun sorumluluğundaydı. İçindeki canlıların yaşamından. Siyah tonlarında makyaj yapmıştı gözlerine.
Thetis iyimisin?
Bakışları beni buldu.
Bitkin hissediyorum kendimi Eirene.
Yanımdan süzülerek kürelerden oluşan yapıya ilerledi. Rengimin solduğunu hissettim. Ben Dünyada barışı simgeliyordum. Benim ışığım üç renkti kırmızı, yeşil, mavi. Ve bunların tonları.
Dünya'yı kürelerimizden izliyorduk. Herkesin kendi küresinde büyük gökyüzü pencereleri vardı. Oradan yönetirdik. Ama Dünya'ya gitmemiz yasaklıydı. Zaten pencerelerden kolaylıkla düzene sokabilirdik herşeyi. Yine düşünce yoluyla insanların akıllarına girer doğruyu yapmalarını sağlardık.
*
Çalışmak eğlenceliydi benim için her zaman. Hergün belirli bir sürede çalışmak zorundaydık. Yaptıklarımız Amberfiyon'a iletilirdi. Bu işi ise yardımcılarımız yapardı. Benim iki yardımcım vardı. Boo ve Tai , onlar özelliği olmayan amberlerdi. Sadece şanslılardı. Yardımcım oldukları için yapıda bizimle yaşıyorlardı. Yapıdaki yaşamın dışında insanlarda kendi yaptıkları kürelerde yaşardı.
Biz amberler insanlar gibi giyinmezdik. Sadece rengarenk pelerinler takabilirdik. Bizim güzelliğimizi ise göz makyajımız belirlerdi. Ve ben çok güzel göz makyajı yapardım. Çeşitli göz makyajı kursları da vardı, zaman geçirmek isteyenler giderdi.
Çalışma saatim bitmişti.
Boo, Tai bugünlük bu kadar yeter raporları Amberfiyon'a iletin sonra ne isterseniz yapabilirsiniz.
Düşüncelerimi onlara ilettikten sonra ellerimi salladım.
Teşekkürler Eirene.
Teşekkürler.
Düşüncelerimizinde ayrı ayrı ses tonu vardı. Böylelikle kimin ne dediğini anlayabilirdik.
Göz makyajımı siyah tonlarında yaptım. Ardından görünüşüme baktım. Siyah, gül işlemeli pelerinimi aldım. Neden sadece pelerin diye soracak olursanız. Başka ne giyebilirdik ki ? Bacaklarımız yoktu. Pelerin en iyisiydi.
Teknolojimiz ileri derecede gelişmişti. Haberleşmek için bizimde kollarımıza yapışık şekilde tablerimiz vardı. Amberfiyon herkese bu tablerden dağıtırdı. Bir nevi kimliğimizi yansıtırdı tablerimiz. Amberfiyon duyurularını buradan bildirirdi. Bu sıralar düşünce gücüyle konuşmak bizi çok yoruyordu. Çünkü Amberfiyon hastaydı ve onun hastalığı bizim gücümüze de yansıyordu. O yüzden bu sıralar kollarımızdaki tablerimizle konuşmak daha iyiydi.
Çıkışa doğru süzüldüm. Yapının geniş kapıları açıldı. Güzel havada gezinmek güzel olabilirdi.
Merhabaa Yeni bir kurgu ile karşınızdayım! Bu bölümde alt yapıyı anlattım çünkü karışık olabilirdi. Anlayamazdınız yani o yüzden tanıtım bölümü olarak Olpia yı ve amberleri anlattım. Umarım beğenirsiz.
xx
*