1. BÖLÜM

17 2 0
                                    

Sıkıldım diye bağırıyordu ruh halim bu boş kalabalığın arasında. Tanımadığım onlarca yüz, isimlendiremediğim kahkahalar, kalabalıktan sıyrılmış bir ben. Karmakarışıklaşmış bir haldeydim büsbütün günlerdir.

Söylenenleri anlayabilecek güçte değildim. Ücra bir köşenin yapayalnız kıyısında, bir o dalga bir bu dalga savruluyordum.

Adımın tam anlamını taşıyordum. Ama güzelliklerini göremeyecek kadar yaşanmış bir o kadar da bocalamıştım. Dalgaların etkisiyle bir belirip bir kaybolan küçük bir Yakamozcuktum sadece. Yaşanmış yıllarıma rağmen 22 yaşında bir çocuktum.

Büyümem gerekmiyor muydu oysa? Çünkü yaşımın ciddi anlamında çocukken "Oha ne kadar büyüksün" dediğim yaşlardaydım hayretle. Ve inanın bana 18den sonrası nasıl geçti hiç anlamamıştım. Belki de bu yüzden hala küçücük yakamozcuktum...

"Değil mi güzeller güzeli?" Diyerek kolumu dirsekledi sema gülerek. Sadece gülümseyip başımla onaylamakla yetindim.
"Arya gelmeyecek galiba!" Derken sıkılmış gözlerle etrafıma bakmaya başladım. Oturduğumuz yerin sağ arka çaprazında barda oturan adama takıldı gözlerim. Karşısında oturan sarışın, bolca ellerini de kullanarak hararetli bir konuşma yapıyordu. Adamsa şu an tam benim hissettiğim gibi görünüyordu. Gözlerini devirerek etrafa bakınıyor, yorum yapmadan başını sallıyor, ve bolca ofluyordu. Yanımdaki arkadaşlarımı kırmayacağımdan emin olsam ben de böyle görünürdüm herhalde diye düşündüm. Geniş erkeksi bir yüzü vardı. Ve belli belirsiz bir gamzesi. Doğal bir o kadar da şımarık görünüyordu. Karşısındaki sarışınsa çok çekici ve aksine olgun ve gergindi. Çekiciydi lakin makyaj güzeli mi yoksa sabah mahmurluğuyla saçlarını karıştırarak banyoya giderken de bu kadar hoş muydu emin değilim.
Bu arada acaba başkaları da benim gibi üstüne hiç de vazife olmayan konularda bu kadar gereksiz düşüncelere dalıyor muydu acaba?

Arya'nın sesiyle ikildiğimde paniğimi gizlemem hiç kolay olmadı.
"Geleceğim dediysem, gelirim kızım ben. Güzelimizi bırakacak değiliz daha ölmedik.." derken ses tonu düşmeye başladı. Kırdığı potun vicdan azabı yüzünden okunurken buruk bir tebessümle "İyiyim ben. Hoşgeldin." Dedim.

Evet daha ölmemişti. Hayattaydı. Yanımda. Ama artık yanımda olamayacaklar vardı. Neredeyse 10 yıldır yanımda olmayanlar vardı. Kendimi çok çaresiz ve kimsesiz hissettirenler.

Sürekli gözümde canlanan balık maceraları, araba gezmeleri, uzun yolculukların güneş doğuşunu izlemek uğruna tatlı uykusuz Sohbetleri... Küçük bir kız çocuğuydum ben hala ve hiçbir kız babasını kaybetmemeliydi bu yaşlarda. Ölüm kaçınılmaz bir son olsa da.

Arkadan yükselen sesler beni huzursuz etmeye başlamıştı iyiden iyiye. Yüzümü buruşturarak arkamı döndüm. Az önce merakla beni düşüncelere sürükleyen elit çiftimiz çılgına dönmüştü. Ve gördüğüm manzara karşısında ağzım kelimenin tam anlamıyla açık kaldı.

Gamzeli, Sarışının kolundan tuttuğu gibi kapıya götürdü. Sarışınsa hiç umursamadan adamın dudağına yapıştı. Adam ellerini yukarı kaldırarak geri çekildi ve sarışın bağırmaya başladı. O an düşümdüm ki şımarık olan kadın, olgun olansa gamzeliymiş.

"Arkadaşlar bana bu kadar aksiyon yeter bugünlük. Bekleyen minik yavrularım var." Diyerek kreşe doğru yola koyuldu Sema. Tabii neredeyse herkesin işi gücü vardı. Bense hala Aylak aylak yolumu bulmaya çalışıyordum. Bana göre yolum belliydi tabii. Ben bir müzisyen olmalıydım. Çünkü huzuru bulduğum, gözlerimi kapatıp aşkla kendimi bulutlara teslim ettiğim tek dakikalardı bunlar.

~
Bu gece babamı onurladıracak, en güzel şarkılarımı söyleyecektim onun için. Beni dinlediğini hissediyordum. Gülümseyen gözlerle bana baktığını, saçlarımı okşayan ellerini "can kızım" dediğini neredeyse duyuyordum sahnedeyken. Belki yanımda olsa bu hayatı yaşamama izin vermez, pamuklara sarar, herkeslerden gizlerdi beni. Çünkü bir kızın ilk aşkının babası olduğu gibi bir babanın da en gerçek aşkının kızı olduğuna inanırdım ben. Zira anneme bakınca aşık olacak bir tarafını ne yazık ki bulamıyordum.

Cenkay'ın anonsuyla gözlerimi susturarak kendimi tabureye attım. Ve müzik başladığı gibi kendimi bulutlara yolladım.

Bulutlardı yağmuru getiren. Hüznüm bulut oldu, yağmur oldu yasak sevdamız. İnatla gurbete doğdu.

Gecenin sonunda gözlerimi açtığımda karşımda ilk gördüğüm yine o oldu. Belli belirsiz silüetiyle içkisinden bir yudum alıp kaçar gibi gitti yine. Neden bilmiyorum ama o adamı gördükçe babam beni kolluyor gibi hissediyordum. Kim olduğunu ve neden beni böyle uzaktan dinleyip gördüğüm an kaçtığını çok merak ediyordum. Ama korkmuyordum zararlı biri olduğu hissine asla kapılmamıştım. Bazen sarılıp babam olduğunu varsayarak "bak senden sonra bunlar oldu, büyüdüm..." diye anlatmaya başlamak istiyordum. Ve aksine gidip yüzünü görmek, sesini duymak, tanımak istemiyordum. Çünkü babamı bir daha kaybetmek istemiyordum...

Yakamoz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin