"Unutma Ella Jackson."
Sesi uğultulu bir şekilde ulaştı kulaklarıma."Unutma bu anı."
Gittikçe yaklaşıyordu sesi."Tek değilsiniz ve hiçbir zamanda olmıycaksınız."
Daha netti sesi."Sizden başka yaşayanlarınız var.Ne siz onların,ne onlar sizin varlığınızdan haberdar."
~•~•~^~•~•~
Kaçıncı olduğunu bilmediğim, aynı rüya ile tekrar ve tekrar,karşı karşıya gelmek zorunda olduğum günlerden birindeydim.
Amacı beni yormaktı ve başarıyordu. Zihin olarakta,beden olarakta yoruyordu. Gün geçtikçe yıpranıyordum.İmalı ama bir o kadar da altı boş olan rüyalar ve bir adet ben.
" 'Yine mi telefonun sessiz de Ella?' diye söylinmiycem. Kaç kez aradım ama açmadın diye söylenmiycem. Çünkü 5 kez çaldırdıktan sonra kapatmak ve kantine gelip,senin ile karşılaşmak alışkanlık haline geldi. O yüzden söylenmicem!"
İyi ki söylenmedin. Söylenseydin daha iyidi ya. Gerçekten.
Onun aksi olan,rahat tavırlarımla,yaylana yaylana cevap verdim ona;
"Madem bütün bunları bilicek kadar beni tanıdın,bu kadar boş ama doğru olan cümleleri sarffetmenin boş olup,benim seni dinlemek istemediğimi bilmen gerekirdi Bay Paker!"
Bozulmuş yüzü ve rahatsız olduğunu belirten hareketlerle,yerinde doğruldu.
"Bu kadar soğuk ve sert olmak zorunda mısın? Şaka yapıyordum sadece."
"Ahhh siz ve ŞAKA başlığı altındaki cümleleriniz yok mu? Deli oluyorum. "
Derin bir soluklanmanın ardından devam ettim konuşmaya.
"Peki,siz neden insanların karekterini sorgulayacak kadar yılışıksınız Bay Peaker?"dedim en ufak samimiyet kırıntısı bile bulundurmayan sesimle.
"Aptalsın Jackson. Aptal!"sesi benimkinden farksızdı.
"Yılışıksın, Peaker.Yılışık."
Insanlar neden insanların karakteristik özelliklerini eliştirici bir tutum sergilerdi ki . Eğer konu biz insanlarsak normaldi bu tutumlar. Alışıyordu insan,insana.
"Niye bu kadar çok yemek yiyorsun?
Gözlerim gelen sesin sahibine döndüğünde, Henry'in kırmızı-turuncu renkleri arasında olan gözleri ile buluştu, bakışlarım.Siyah kıvırcık saçları ve vampir beyazlığında ki beyaz ten rengi ona ayrı bir hava katıyordu.
"Gerginim.Yeterli mi?"
Başı ile onayladığı gibi masanın kenarına yaslandı. Sanırım gitmiycekti ve ben gerginligimi en sevdiğim hobim ile dizginleyemiycektim. Zaten yemek yerken izlenmeyi sevmezdim. Keşke kulaklığımı taksaydım da laf atmasaydı.
"Biliyorum yani hâl ve hareketlerinden dolayı farkındayım. Konuşmak istemiyorsun. Gerginliğini yemek ile dizginliyorsun"
Madem farkındasın,biliyorsun,niye hala yanı başımda öylece bekliyorsun kardeşim.
Bir de haklı olmasına baya haklıydı ve bu beni iyice germeye yetiyordu."Buraya, yanına neden geldiğimi meraktan ziyade sorgulayıp tartıyorsundur beyninde."
Çok mu ne uzattın.Bir an önce mevzuya mı gelsek acaba?
Kendimi tutamayıp yapmacık bir gülümseme eşliğinde söylenmiştim yine.
"Ne çok şey biliyorsun sen öyle. Maşallaaah. "
Dediklerimi hiç duymamışçasına devam ediyordu konuşmasına.
"Sevgili inançsız arkadaş,Helen Hanım seni çağırıyor. Onun için geldim yanına.Senin sahip olduğun, özel taştan olan kolyeyi vericekmiş."
Lafını bitirir bitirmez ayağa fırladım.Bütün sinirim bir kuş edasıyla uçmuş gitmişti. Ne zamandır bu anı bekliyordum. Bu kolyelerin pek çok güçleri olduğu söylense de ben pek fazla inanmazdım. Ama kalbimde susturamadığım 'sabırsızlık tohumları' bulunuyordu.
Hızlı adımlarla ulaştığım kapıyı çalıp,gel sesi ile içeriye girdim. Heyecanım hareketlerime fazlaca yansıyordu ve bu hareketlerim bazen aşırıya kaçabiliyordu.Bu yüzden,hareketlerimle rezil olmamak için sakin bir tavır ile suni deriden yapılmış,psikolog odasında ki koltukları andıran,siyah koltuğa oturdum.
"Çağırma sebebi mi biliyorsundur Ella. Sırasıyla herkese özel taşlarını,kendi ellerimle veriyorum."
Uzun uzun konuşmasakta bir an önce kolyemi mi alsam çok daha güzel olabilir aslında.
Beklemekten hoşlanmazdım ne olursa olsun. Her şeyin anında olmasını,gerçekleşmesini isterdim. Daha fazla bekleyemeyeceğimi anlıyan Helen Hanım,son bir kez beni süzüp,elini çekmecesine götürdü ve ismimin yazılı olduğu kutuyu çıkarıp bana uzattı."Bu taşlara her ne kadar inanmadığını söyleyip dursanda zamanla anlıycaksın Ella."
Bundan sonrada pek inanacağımı sanmıyorum. Gerçi bugüne kadar neye ön yargı ile yaklaşsam hep haksız çıkmışımdır. Bilin bakalım bu benim umrumda mıydı?
Hayır.
"Özel taş kolyen ile değişime hazır mısın Ella?"
Belli belirsiz bir baş sallama ve mırıldanış ardından bana verdiği kutuda gezdirdim elimi.
Acaba gerçekten etkili miydi?
Saçmalama tabiikide değil."Hadi Ella Jackson. Nerde az önce ki heycan ve merak duygusu."
Helen Hanımın sesi ile dikkatimi kutunun üzerinden alıp Helen Hanıma baktım. Bana tekrar kutuyu işaret edince bakışlarımı kutuya çevirdim.
Kutuyu açtığımda, içinde tüm alıcılığı ve asaletiyle duran,mor renkli olup, etrafı inci ile dizilmiş olan 'ametist' taşlı kolye de gezdirdim elimi. Sönük bir mordu bu mor.
İncilerin kopup dökülmesinden,korkarcasına aldım ellerimin arasına.Avucumda bulunana kolyeyi yerleştirdim,boynumda ki boşluğa.
Yıldızlar arasında 'Ay' gibi ihtişamlı gözükecek yapısı,bir o kadar da sönük kalmıştı tenimde.
Kolyemi,tam anlamıyla boynuma bıraktığımda parladamaya başlamıştı
Sönük diye tutturduğum mor atemist taşı,boynumdan geçirince bir farklı gelmişti gözüme.Ben gerçekten fazla inançsızşmışım galiba...
💎💎💎
Nasıl oldu bilemedim pek
İlk bölüm hayırlı olsun güzellerimmm.
İnşallah beğenirsiniz ✍🏻Yazım hatalarım var ise affola 🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Atemist:Çift Taraflı Evren
Science Fiction"Unutma Ella Jackson!" "Unutma bu anı," "...hiçbir zaman tek değildiniz,hiçbir zamanda olmıyacaksınız." . . . Birbirlerinden haberi olmayan iki farklı evren. Ve bu bir gün patlak verirse nolur ? Tekrardan başlangıç: 21 Haziran 2023 ⭐