HİKAYE 1

220 17 3
                                    

Soğuk bir aralık gecesiydi, dışarıda kar camları dövüyordu. İçeride sobanın yalınları tavana yansıyordu.

Yatağımda yatıyor telefonumdan müzik dinliyordum, daha sonra kalktım, sobaya bir kaç odun attım, kovadaki odun bitmişti. Bu gece uyumaya da niyetim yoktu. O yüzden odun almaya aşağı inmeye karar verdim.

Salona doğru yürüdüm, salonun ışığını açtım. Merdivene inmeden önce fenerimi açtım ve aşağıya inmeye başladım. Odunluk binanın girişinde bir merdiven boşluğundaydı.

İndim içeri bir elimle telefonun ışığını odunluğa tutarak, bir elimle de odun doldurmaya başladım. O sırada sırtımda soğuk bir nefes duydum. Ürpermiştim o anki korkuyla ne yapacağımı bilememiştim.

Bir kaç saniye sonra ne olursa olsun diyerek hemen arkama döndüm. Hiç bir şey yoktu fakat korkum geçmemişti. Kovamı alıp hızlı adımlarla merdivenlerden çıktım, eve girdim.

Eve girdiğimde yaktığım ışık sönmüştü. Biraz daha ürpererek anahtara bastım yanmadı. Belki elektrikler kesilmiştir dedim. Sobanın yandığı odaya girdim, oranın anahtarına da bastım ışık yanmıştı.

Kendimi ampul patlamıştır her zamanki şeyler diye telkin etmeye başlamıştım ki odanın ışığı da söndü.

Buhrana girdiğimi düşünmüştüm artık. Sobaya odunları atıp yatağıma uzandım, uyumaya karar vermiştim. Bu sefer bir türkü açtım. Türkü eşliğinde uykuya daldım.

Rüyamdan bir sarsıntı ile uyandım. Deprem mi oluyordu, tavandaki ampule baktım ama sallanmıyordu.

Peki neydi bu sarsıntı. Sanırım bu gece zihnim bana türlü oyunlar oynuyordu. Korku bir yerden kaçıp düşünceme sığmıştı ki bir kaç tesadüfle iyice büyüyordu.

Mutfağa gidip bir bardak su içmeye karar verdim. Fenerimin ışığını açarak mutfağa ilerledim. Korkumu düşünmemek için bir türkü tutturdum. Mutfağın ışığını açarak bir bardak aldım ve suyumu doldurup içtim.

O sırada mutfağın tül perdesinin arkasında bir karartı gördüm, türkü kesildi kaldı dudağımda, bardak kaldı öylece elimde, donup kaldım ışık o an sönmüştü ve tekrar yandı. O şey her neyse kayboldu.

Ben yerime mıhlanmıştım sanki, bir kaç dakika sonra çözüldüm. Bardağı yere bırakıp, ışığı kapatıp içeriye döndüm. Döndüğümde kendi kendine sönen ışık açılmıştı. Artık kendimi teskin edemezdim.

Evden kaçıp gidesim vardı ama bu karda kışta sokağa çıkmak daha kötü olurdu. Apartmanda kimse yoktu, annemlerse çok uzaktaydı bir kaç gün gelmeyecekti. Mecbur uyumaya çalışarak gündüzü bekleyecektim.

Bir kaç saat debelendikten sonra uyumuşum. Kabuslarla sürekli bölünen uykumdan uyandığımda sabahın altısıydı saat. Hava henüz aydınlanmamıştı.

O sırada bir ses duydum. Kulağımın dibinde kabuslarının sesi mi, bilmediğim bir dilde bir şeyler söylüyordu. Bu bir kabus olmazdı, az önce uyanmıştım. Kendimi çimdikledim acıyı hissettim. Ben gerçekten duyuyordum seslerini, deliriyor muydum yoksa.

Bu kadarı yeter kaçıp gidecektim bu evden. O sırada yanımdaki camdan bir ışık yükseldi, onun içinden periler kadar güzel bir kız çıktı ve akan nehirler kadar berrak sesiyle bana benimle gel kurtulacaksın diyerek elini uzattı.

Tam camı açıp eline uzanıyordum ki bir rüyadan uyanır gibi oldum. Gözlerimi açtığımda bir ayağımı pencereden dışarıya doğru sarkıtmıştım. Zamanında kendime gelmeseydim belki de düşecektim.

Hemen banyoya koştum bir abdest aldım, sabah namazını kılıp dualar okudum hep, o sırada gün aydınlanmış bütün korkular yeryüzünden sıyrılıp gitmişti.

Öğlene doğru annemler geldi. Oturduk çay içtik, cenazeden dönüyorlardı. Yorgunlardı biraz yatıp dinlendiler. Akşama doğru yemekten sonra çay faslında bu yaşadığım durumu annemlere anlattım.

Annem epeyce korkmuştu, okuyup üflemeye başlamıştı hemen.

O sırada babam düşünüyordu. Bana bir soru sordu:

-Kaçta uyanmıştın sen?

-En son hatırladığımda saat 6 sularıydı dedim. Annem hayretler içinde bana bakıyordu o sırada. Babam biraz düşündü ve dedi ki:

-Kızım yolda mola vermiştik biz. Oturmuş çay içiyorduk. O sırada temiz yüzlü bir zat geldi yanımıza.

80 yaşında bir amcaydı. Bize susuz olduğunu, günlerdir yolda olduğunu söyledi. Benim işaretimle ablan hemen su alıp getirdi.

O amca hemen suyu içti, biz de sıcak bir çorba içip içmeyeceğini sorduk.

Sağ olun bu bana yetti dedi. Israr edince de saat altı olmuş, beni bekler o çaresiz çocuk uyandırmalıyım diyip yürümeye başladı.

O sırada otobüs kalkıyordu, ona yetişmeye çalışırken arkama döndüm bir baktım yoktu ama mümkün değildi. Yaşlı bir adamın bu hızla gözden kaybolması.

Söylediği sözleri düşüne düşüne nasıl kaybolduğunu anlamaya çalışarak geldim bu yolu.

KORKUNÇ BİLGİLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin