1

327 30 33
                                    

Hani derler ya hayatın ne getireceği hiç belli olmaz diye, normalde çok tınlamadığım bu sözün bir gün beni bu şekilde bulacağını hiç düşünmemiştim.

Mesela birisi bana gelip ileride, sevgilinle her çift gibi vakit geçiremeyeceksin, sarılarak uyuyamayacaksın, gece üstü açıldığında örtemeyeceksin, ona kahvaltı hazırlayıp keyifle birlikte yiyemeyeceksin, sokaklarda elele gezemeyeceksin, hastalandığında ona bakmak için yanında olamayacaksın, özel günlerinizi yan yana kutlayamayacaksın, yanyana film bile izleyemeyceksin, onu sadece rüyalarında öpebileceksin deseydi, o kişinin yanında bir saniye daha durmaz dediklerine gülerek ortamı terk ederdim.

Fakat gelin görün ki şu an sevgilimle film izlemek için ekranın başında onun hazır olmasını bekliyordum.
Sanırım bu yaşadıklarımın sorumlusu içimden geçirdiğim gülme isteğimin cezasıydı. Eğer sonucunun böyle olacağını bilseydim yemin ederim bu düşünce aklımın ucundan bile geçemezdi.

En son ne zaman sarılarak uyuduğumuzu hatırlamıyorum mesela. Beş ay olmuş muydu, ya da daha fazla? En son ne zaman özlediğim kokusunu doya doya içime çekebilmiştim, ondan ayrılmadan önce aldığım kıyafetlerindeki kokusunun silinmediği zaman, yaklaşık dört ay sanırım, peki en son ne zaman teni tenime değmişti, en son ne zaman dudaklarını dudaklarımda hissetmiştim?

Uzayıp giden bu listenin canımı ne kadar yaktığını anlatamam. Sadece ekrandan yüzünü görebilmenin, sesini iki elektronik zımbırtıyla duyabilmenin, öpüp koklayamamanın özlemini, kalbimde bıraktığı ağırlığı, boğazımı düğümleyip gözlerimi yaşartmasını nasıl sadece yirmi dokuz harfin kombinasyonuyla oluşturulan kelimelerle anlatabileyim.

Sadece bu gerçekleri düşünmek bile birlikte film izleyeceğimiz için heyecanla atan kalbimi hüzüne boğmuştu. Bilgisayarımın ekranında beliren fotoğrafıyla gerçekleri düşünmeyi bir süreliğine erteledim. Derin bir nefes alarak onuda üzmemek için yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Şimdi sahte olan bu gülümseme, gelen çağrıyı yanıtladığım gibi yerini gerçeğine bırakacaktı.

Tam da düşündüğüm gibi oldu. Ekranda beliren ve sakız gülümsemesiyle bana bakan adamı görünce sahte gülümsememden eser kalmamış, üstüne dişlerim gözükecek kadar gülümsemiştim. Onun tek gülüşüyle içimdeki hüzün bir toz bulutu gibi dağılarak yerini ferahlığa bıraktı. Yemin ederim ona her bakışımda kendimi hoş kokularlarını etrafa salmış çiçeklerin arasında özgürce koşuyor gibi hissediyordum.

Sırtına aldığı mavi renkteki film battaniyesini düzeltti. Ona bu şekilde sesleniyordu çünkü film izlerken benim yerime onu sarmalayıp sıcak tutuyordu. Bazen kafasına örterek oturduğuda oluyordu. Saçlarını öpüyormuşum gibi hissettiğini söylemişti bir keresinde.

"Hoseoook." diyerek gözüne gelen siyah kıvırcık saçlarını geri çekti. Son görüşmemizden bu yana biraz daha uzamışlardı. Rahatsız olsada onları kesmiyordu, saçlarıyla ilgilenmeyi çok sevdiğimi bildiğinden, benim gelmemi ve kesmemi istediğini biliyordum. Yapacaktımda, sadece biraz daha zaman vardı.

"Bebeğim."

Kıkırdayarak battaniyesine biraz daha sarıldı. Ona bu şekilde seslenmemi o kadar çok seviyordu ki.

"Film seçtin mi bakalım?"

"Hm hm, titanik izleriz diye düşündüm."

Söylediğiyle kaşlarımı çattım. Filmi her izleyişimizde ağlıyordu ve özlemden kahrolduğum yetmezmiş gibi birde ağlamasına üzülüyordum.

"Yoon, hadi ama!"

"Ama hoseok izlemeyeli uzun süre oldu."

Bu filmi neden bu kadar çok seviyor hâlâ anlayabilmiş değildim. Bana göre fazla abartılmış bir şeydi. "Daha geçen ay izledik güzelim."

Dudaklarını büzdükten sonra "İyi sen seç o zaman." dedi ve kollarını göğüsünde bağladı. Bu duruşu, önüne altın tabakla yemek getirseniz bile o yemeği beğenmeyeceği anlamına geliyordu. Onun bu haline gülerek karayip korsanlarını açtım.

"Bunuda ondan önceki ay izlemiştik." diye homurdandı. Haklı olabilirdi ama umrumda değildi. Sparrowun mimiklerine gülmesini, titanik izledikten sonra ağlamasına tercih ederdim.

Filmi başlatarak ekrana yansıttım. Yoonginin ekranını büyültüp film ekranını küçülterek geriye yaslandım. Önümde böyle bir güzellik varken, repliklerini ezbere bildiğim filmi izlemeyi düşünmüyordum tabi ki.

Film izlerken bir şeyleri yemeyi sevmediğimden yatağımda yorganımın içinde öylece uzanıp yoongiyi izliyordum. O elindeki keki ısırırken bende, sakız gülüşünden belli olan tatlı damakları yüzünden elimi ısırıyordum. Şu an, tam şu an yanında olup yedikleri yüzünden şişen tombul yanaklarını ısırmayı o kadar çok isterdim ki anlatamam.

Arada film hakkında yorumlar yapıp sorular soruyordu. Bende bazen sözlü bazen mırıltılı cevaplar veriyordum. Ayrıca en sevdiğim özelliklerinden biri bu olabilirdi. Filmi kaç kere izlemiş olursa olsun karşısındaki kişinin hevesini kırmamak için ilk defa izliyormuş gibi davranıyordu. Onun bu güzelliklerine bitiyordum.

İlerleyen saatlerde göz kapaklarımı açık tutmak gitgide zorlaşır olmuştu. Burada saat gece yarısına yaklaşırken, korede sabahın erken saatleriydi. Hafta sonu olduğundan ikimizde filmden sonra rahatça uyuyabilcektik fakat ben daha ne kadar dayanabilecektim bilmiyordum. Sanırım fazla direnememiştim, çünkü sevgilimin "İyi geceler hoseok." deyişi duyduğum son şey olmuştu.

***


Nasıldı🥺

Kaossuz soft mini bir fic olarak düşündümm ve taslakta sadece bir bolum var7anxoanxıs ilham duasi ederseniz sizde mutlu olursunuz(glb) bende🤧

littledaisy93 💗

Yazım ve noktalama yanlışlarım varsa kusura bakmayın

Ben Ovi

Güzel günleriniz olsun♡

So far away ⚜ Sope Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin