Akşama doğru gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey küçük dikdörtgenin içinde saat farkından dolayı bütün güzelliğiyle uyuyan sevgilimdi. Esmer teni bilgisayar ekranından bile tüm ihtişamıyla belli oluyordu.
Sağ tarafındaki yastığın üstüne koyduğu bilgisayarıyla yüzünü net bir şekilde görebildiğim yetmezmiş gibi, tek eksik olan kokusu ve sıcaklığıda olsaydı gerçekten yanyana uyuduğumuzu sanardım. Muhtemelen bu şekilde hissetmem için çabalamıştı.
Fazlasıyla ince düşünceli bir adamdı, en küçük ayrıntıları bile atlamıyordu. Mesela yatağın sağ tarafında yatmayı sevdiğim gibi.
Battaniyemin altındaki sıcak elimi ekrana uzatarak yastığına dağılan ona çok yakıştırdığım için boyattığı ve renklerini uzun süredir değiştirmediği kızıl tutamlarına sürttüm sanki dokunabilecekmişim gibi. Daha sonra kapalı olan göz kapaklarına geçtim, kirpiklerinin süslediği. Yanımda olsa o kirpiklerin her birini öpmeden kalkmazdım bu yataktan. Sonra biçimli burnuna dokundum, herkesi kıskandıran. Ordan elim çok sevdiğim elmacıklarına kaydı, bu hayatta yapmayı en sevdiğim ikinci şey onun elmacık kemiklerini ısırmaktı. İlki ise güzel dudağına daha da güzellik katan beninden öpmekti. Parmağım dudağının kenarında olan minik bene değdiğinde gözlerimin kapanmasına engel olamadım. Ne çok özlemiştim dudaklarını dudaklarımda, nefesini boynumda, sesini kulağımda, sıcaklığını bedenimde, kokusunu burnumda. Gözümden akan yaşları ellerimin tersiyle sildim. Burda olsaydı dudaklarıyla kurulardı oysa.
Onu amerikaya üniversite için gönderen bendim, bu yüzden insanlar ağlamamamı, üzülmememi söylüyorlardı. Dedikleri gram umrumda değildi. Yaptığımdan pişman değildim çünkü çocukluğumdan beri tanıdığım bu adamın tek hayali doktor olmaktı. Doktor olup elinden geldiğince insanlara yardım edebilmek, yüzlerini güldürebilmekti.
Üniversitesinin üçüncü senesi için eline çok güzel bir fırsat geçmiş ve yurt dışında okuyabilme imkanı olmuştu. Fakat o sırf ilişkimiz yüzünden düşünmeden reddetmişti. Hayallerine giden tek engel bendim o an ve yemin ederim kendimi ne denli kötü hissettiğimi kimseye açıklayamıyordum. Sanki insanlar bir anda empati kurmayı unutmuş gibi davranmaya başlamıştı. İleride tatlı bir anı olarak anlatabileceğimiz zamanlar için hayallerini yok saysın istemiyordum.
Bu yüzden onu gitmesi için ikna etmeye çalıştım, sürekli konusunu açıyordum ve gecenin sonunda kavgalı bir şekilde ayrılıyorduk. Bir ayımız bu şekilde geçmişti, sonunda bir gün daha fazla dayanamayarak ayrılalım demiştim. Hayatımda yaptığım en büyük aptallık olabilirdi aynı zamanda en büyük iyilikte. Hâlâ gözlerimin önünden gitmiyor o anki kırık bakışları mesela, her hatırladığımda kalbimi aç kurtlar çiğniyormuş gibi hissediyorum. Hâlâ işi nasıl toparladığımızı hatırlayamıyorum, tek hatırladığım ağzımdan o kelimeler döküldükten sonra, gecenin sonunda birbirimizden hiç ayrılmak istemezcesine sarılarak uyuduğumuzdu.
Sabahında ise amerikaya gideceğini söylemişti. O zaman hem dünyanın en mutlu insanıydım hemde en üzgünü. Bir tarafımda çiçekler açarken diğer tarafımda filizlenemeden kuruyordu. Bir tarafım baharı yaşarken diğer tarafım en kötü kışı yaşıyordu. Bunlar sadece gideceğine karar verdiğini söylediğinde hissettiklerimdi, birde gittiği an vardı, hatırlamaktan en nefret ettiğim.
İlk zamanlar saat farkına alışamadığımızdan sürekli yersizce birbirimizi arıyorduk, uykumuzdan veya işimizden istemsizce alıkoyuyorduk. Mesajlara geç cevap verildiğinde endişelenmeden edemiyorduk, halbuki birimiz uyuyorken diğerimiz uyanık oluyordu sadece. Kıkırdayarak burnumu çektim. O kadar trajikomik bir andaydım ki.
Bilgisayardan gelen mırıldanma sesleriyle dudağımı ısırarak yüzümü ekrana çevirdim. Sesimin açık kaldığını görünce kendimi boğasım gelmişti. Yaklaşan sınavlarına çalıştığından geç ve az uyumaları yetmiyormuş gibi uykusuda oldukça hafifti ve ben aptal gibi sesimi kapatmadan uyuya kalmıştım.
Uyku mahmuru olduğunu belli eden boğuk ve kalın sesiyle "Yoongi?" dediğinde parmak uçlarıma kadar titredim. Uykulu sesini uzun zaman sonra duymanın verdiği mutlulukla uykusundan etme korkusunu aynı anda hissetmenin verdiği ağırlıkla delirecek gibi hissettim.
"Şhh saat daha erken, biraz daha uyu." diye fısıldadım. Saat orda henüz gece dört civarı olmalıydı ve şimdi uyansın istemiyordum.
"Konuşur musun?"
Masumca mırıldandığı soruyla gözlerimi kapattım. Son zamanlarda uykuya dalmasına yardım ettiğinden dolayı sıklaşan bu sorusu sürekli hata yaptığımı düşündürüyordu. Derin nefesler alırken sol tarafımdaki sızının geçmesini bekliyordum fakat mümkün değil gibiydi. Bu yüzden kafamı dağıtacağını düşündüğüm bir konu açtım.
"Yan komşum vardı ya, hamileydi hani."
"Hmm."
"Geçen ay doğum yaptı ve bebeği görmen lazım hoseok, o kadar tatlıydı ki. Böyle pembe pembe kıyafetleri giydirmişler minicik bedenine, ufacık ellerinden sürekli eldivenleri çıkıyor, ağzı sürekli açık ve devamlı tuhaf sesler çıkarıyor. Elime ilk aldığımda çok korktum ama, dokunsam kırılacak gibi duruyordu çünkü, hem avcum kadar kafası var hoseok çok tatlıydı."
"Seni o şekilde görebilmeyi isterdim." dedikten sonra gülümsedi. "Baba olmak çok yakışırdı sana, gerçi sende en az bebek kadar miniksin, sanırım ileride ikinizede ben bakacağım."
Yüzümde nasıl bir ifade vardı bilmiyorum ama hem şaşırmıştım hemde gülüyordum. Karşımda, gözleri kapalı şekilde gülümseyen adam ileride aile olmamızın hayallerini mi kuruyordu ben mi yanlış anlamıştım.
"İleride ç-çocuk mu sahiplenmek istiyorsun?"
"Hm hm, güzel olmaz mıydı?" diyerek kafasını yastığa sürtüp üstündeki yorgana biraz daha sarıldığında tavana bakarak düşündüm.
Nasıl güzel olmasındı? Küçük bir çocuğun peşinde düşmesinden korktuğu için koşan bir hoseok, ya da oturup oyunlar oynayan, ağladığında susması için türlü şebeklikler yapan, gece uyuması için güzel sesiyle şarkı söylerken yanında uyuya kalan hoseok nasıl güzel olmasındı tanrı aşkına.
Ekrana dönerek huzurla düzenli nefes alıp veren adama baktıktan sonra "Çok güzel olurdu." diye mırıldandım. "Çok güzel olurdun sevgilim."
***
Aaaaaa nasıldı nasıldı
Siz nasılsınız
Bundan sonra ne yazıcam gram bilmiyorum belki fikir vermek istersiniz🥺🥺🥺🥺🥺
Diğer ficlerimede bakmayı unutmayın🤧
Yazım ve noktalama yanlışlarım varsa kusura bakmayın
Ben Ovi
Güzel günleriniz olsun♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
So far away ⚜ Sope
FanfictionClose your eyes and remember that i said i love you @littledaisy93'e ithaf edilmiştir 28 Şubat Pazar 2021