27 Temmuz 2009
"Baba, şarkının sesini açabilir misin? Bu en sevdiğim parça."
Yolu takip etmeye çalışan Kenan Bey, bir taraftan da radyodaki müziğin sesini yükseltmekle uğraşıyordu. Saatlerce araba kullanmış olmanın yorgunluğu kızarmış gözlerinden anlaşılıyordu. Miray sevdiği parçanın ezgisinde yolun keyfini çıkarırken dans ederek parçaya eşlik etmeye başladı.
"So, why can't you see? You belong with me." Pencereyi açarak kafasını gökyüzüne kaldırdı ve yüzüne değen her bir rüzgârı hissetmeye koyuldu.
"Ama yola çıkmadan önce beni kimse bu sese tahammül etmem konusunda uyarmamıştı." Bu sitemli çıkışın sahibi Emirdi. Aynı anda hem oyun oynayıp hem şikayet etmeyi sürdürebiliyordu. "Burada önemli bir oyunun ortasındayım. Ergenlik dönemindeki kızınız ve onun katlanılmaz sesi tüm dikkatimi dağıtıyor. Gerçekten sesi güzel olmayanlar için şarkı söyleme yasağı getirilmeli. Bu fikri bana sürekli mantıklı kılıyorsun abla." Tüm ciddiyeti ile oyununa dönmüştü.
"Hahahaha... Emir biraz abartmadın mı sanki?" Anneleri ön koltuktan onları izliyordu.
Miray umursamaz bir tavırla daha fazla sesini yükselterek Emir'i sinirlendirmye çalışıyordu. Tüm karmaşayı sonlandırmak adına Kenan Bey:
"Evet, benzin alma amaçlı 20 dakikalık ufak bir mola veriyoruz. Biraz hava almak iyi gelecektir." dedi. Kenan Bey uzaklaştıktan sonra Miray hava almak için ince beyaz hırkasını giymeye çalışırken arkadan bir ses geldi. Bu köpeği Susamdı. Ona onsuz gitmemesi gerektiğini söyleyen gözlerle bakıyordu. Telefonunu aldığı sırada Miray Susam'ın tasmasını bulmaya çalışıyordu. Tasmasını takınca,
"Susam'ı biraz dolaştırdıktan sonra döneceğim. Şu Emir'i altıncı duyu organı olan tabletinden ayırabilirsen o da bizimle gelebilir." Annesi gülümseyen bir tavırla onayladı ve uyumaya çalışmak adına göz bandını taktı. Emir tam anlamıyla oyun dünyasında, dış dünya ile bağını kesmişti. Onu boş vererek Miray, Susam'ı takip etmeye başladı.
Hava temmuz ayına göre biraz serindi. Belki de akşam saatlerine girildiği içindi. Susam oldukça mutlu ve enerji doluydu. Bu mutluluğu Miray'la koşuşturarak gösteriyordu. Hatta bir ara bu koşuşturma seviyesini abarttı ve Miray'la arasındaki farkı baya açtı. Bir an da gözden kayboldu. Miray gergin bir tavırla etrafında hızla dönerek Susam'ı arıyordu. Gerginliği onu göremedikçe giderek artıyordu. Daha da ilerlemeye başladı. Benzin istasyonundan oldukça uzaklaşmış olduğunu fark eden Miray, daha aceleci bir tavırla, Susam'a seslenmeye başladı. Ailesinin onu merak etme ihtimalini göz önünde bulundurarak geri dönmeyi düşündü. Ama etrafında sadece birkaç eski, yıkılmaya yüz tutmuş ev ve birkaç da ağaç vardı. Kararan hava, Susam'ı bulamayışı onu tedirgin etti. Daha sonra aklına telefon ışığını açmak geldi. Susam'ın ışığa gelmesi onun işini kolaylaştıracak olmalıydı. Telefonunu açtığı sırada babasından gelen aramaları fark etti. Tam mesaj atıp haber vereceği sırada bir ses duydu ve sesin geldiği tarafa yöneldi. Işığı açıp etrafa tutan Miray, umutsuz ve endişeli bir tavırla Susam'ın gelmesini bekledi. Sesin geldiği yönde bir hareketlilik yoktu. Kaybolduğunu ve Susam'ı bulamayacağını düşünerek Kenan Bey'i aramaya karar verdi. Telefonun ışığını kapattığı sırada bir taşa takıldı ve düştü. Yerdeki taşlar canını acıtmış ve üzerinin kirlenmesine sebep olmuştu. Tüm aksiliklerin o an yaşanmasına öfkelenen Miray, yerden kalkarken önce çalılıklar arasında hışırtı ve daha sonra Susam'ın havlama sesini duydu. Ayağa kalktıktan sonra sesin geldiği tarafa doğru yürümeye başladı. Susam'ın ona koştuğunu gördü ve derin bir nefes aldı. Onu bir an bile olsa kaybettiğini düşünmek Miray için çok ağırdı. Ona sarıldıktan sonra tasmasını tekrar takarak,
"Ufaklık bazen beni gerçekten çok korkutuyorsun." diyerek Susam'ın başını okşamaya başladı. Kenan Bey'i aradı. İşte tam o sıra gelen tartışma ve bağrış seslerine şahit oldu. Sesin geldiği tarafa gideceği an babası telefona cevap verdi. Sesi oldukça telaşlı ve merak doluydu. Olanlar yüzünden üzgün olan Miray babasına bulunduğu yeri tarif etmeye başladı. Tartışma seslerinden sonra tedirgin olan Miray,
"Baba, lütfen yanıma gel. Korkuyorum. Burada bir grup insan kavga ediyor. Beni fark edecekleri konusunda endişeliyim. Galiba birbirleri ile dövüşmeye başladılar. Ağaçlardan başka bir şey göremiyorum. Hiç bu kadar uzaklaşmamalıydım. Susam'ın tasmasını çıkarmamalıydım. Ah ben, ah aptal kafam." dedi korku dolu titreyen sesiyle.
"Hey, benim güzel kızım şimdi yanına geliyorum. Bahsettiğin ormanlık alana girdim. Şimdi seni alacağım ve tatilimiz için yola tekrar devam edeceğiz. Sadece telefonu seni bulana kadar açık tutmanı istiyorum." diyen Kenan Bey kızını rahatlatmaya çalışıyordu.
"Baba tartışma sesleri daha fazla yükselmeye başladı buradan ne olduğunu tam olarak göremiyorum."
Gelen kavga seslerinden sonra bir silah sesi duyuldu. Korkudan fark etmeden bağıran Miray elindeki telefonu düşürdü ve telefondan duyduğu ses karşısında kızı için endişe duyan Kenan Bey, hareketlerinde daha hızlı olmaya başladı. Kızına zarar gelecek korkusu ve onu henüz bulamamış olması genç babayı sinirlendirmişti. Silah sesinin ardından gelen bağrış sesleri susmak bilmiyordu. Kenan Bey, Miray'ı gördüğü an ona doğru koşarak kızına sıkıca sarıldı. Onu ordan alıp götürmeye başladı. Kalbi hızlı atan Miray, babasının onu bulmasıyla daha güvende hissediyordu. Babasına ardı arkası kesilmeyen sorular yöneltip duruyordu.
"O sesler de neydi? Kimdi bağıranlar? Ya yardıma ihtiyaçları varsa. Ya biri ölmüş ya da zarar görmüş ise."
"Benim küçük kelebeğim şu an sakin olmalısın. Olay hakkında bir fikrim yok ama şu an kendimi senin iyi olmanla teselli ediyorum. Her şeyi öğreneceğim. Sen sadece korkma ve sakin ol."
Arabaya geldikleri sırada merakla onları bekleyen Hicran Hanım, Miray'ı gördüğü an ona sımsıkı sarıldı. Gözleri dolan kadın, kızının kollarında olmasıyla biraz daha rahatlamış görünüyordu. Babası yanına aldığı silahı ile hemen döneceğine dair şeyler söyleyip tekrar arabadan uzaklaştı. İçi rahat etmeyen Miray bir an önce babasının dönmesini ummaktan başka bir şey yapamıyordu.
Kararan havayı sokak ışıkları aydınlatıyor gitgide soğuyan hava, adeta Miray'ın tüm vücuduna işliyordu. Çağırılan birkaç emniyet ekibi ile babası gitmiş ve aradan yaklaşık bir yarım saat geçmişti. Miray'ın tedirgin ve korkmuş olduğunu gören annesi kızını biraz rahatlatmak adına yanına gelerek elini omzuna koyduktan sonra,
"Zor bir gece geçirdiğini biliyorum. Baban için endişe duyduğunun da farkındayım. Biliyorsun baban başkomiser ve ne yapacağının gayet farkında. Sana söz veriyorum ona bir zarar gelmeyecek." dedi rahatlatıcı ve samimi bakışıyla. İşte tam bu sözlerden sonra Kenan Bey tutuklanılan bir adam ile beraber geliyordu. Polis ekipleri tarafından arabaya bindirilen suçlunun yanında bir de yaklaşık 14 - 15 yaşlarında bir çocuk vardı. Ekipler uzaklaştıktan sonra Kenan Bey, ailesinin yanına geldi ve onların merakını gidermek adına,
"Tamamen bir para mevzusu gibi görünüyor. Borç para isteme ama vermeme durumları olmuş. Zaten gittiğimizde suçlu, mağdurun etrafında elinde silahla duruyordu."
"Peki vurulan adam baba, o yaşıyor mu?" diye sordu Miray hüzünlü bir ifadeyle.
"Maalesef hayatım. Gittiğimizde çoktan ölmüştü. Ama aklın kalmasın bunu yapanlar cezasız kalmayacak. Şimdi söyle bakalım bana sen nasıl oldun? Daha iyisin değil mi?" diye yanıtladı Kenan Bey.
"Ben daha iyiyim. Biz şu an neredeyiz tam olarak? "
"İzmir. Bodrum için birkaç saatimiz daha var. Yorgun hissediyorsan bu geceyi burada geçirebiliriz. Yarın yolumuza devam ederiz." dedi Hicran Hanım.
"Yola devam etmek istiyorum. Tatilin bize iyi geleceğini düşünüyorum." diyen Miray arabaya geçerken Emir'in uyuyakalmış olduğunu gördü. Üzerini örttükten sonra yanağına minik bir öpücük kondurdu. Yorgun olan babaları biraz dinlendikten sonra kaldıkları yerden yola devam ediyorlardı.
Miray'ın aklı hâlâ yaşananlardaydı. Bir insanın canına kıymak nasıl bu kadar kolay olabilirdi? Sonuçlarını hiç düşünmemiş miydi? Ya da tüm sebep gerçekten para mıydı? Aklındakiler susmak bilmiyordu. Her şeye rağmen bunları geride bırakması gerekiyordu. Bunun tekrar farkına vararak kafasını camın kenarına koydu ve gökyüzündeki yıldızların güzelliğinden kendini alamadı. Onları izlemeye dalmışken gözleri, arabada başının hafifçe sallanmasıyla beraber yavaş yavaş kapanmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Beyaz Bekleyiş
Teen Fiction"Seni bir kış sabahı tanıdım sevgilim ve senden bir kış sabahı ayrılmaktayım." "Dünyaya aşık olmak için mi gelirdik? Ya da kaçımız aşık olduğunun farkına varabilirdi? Peki aşık olduğumuz insan her zaman doğru insan mıydı? Ne gariptir ki aradan geçen...