8

2 1 0
                                    

    “Bundan her ne kadar nefret etsem de başka bir yerde, tek başına içki içmene rıza gösteremeyecek lanet olası iyi bir adamım. Bana ne olduğunu anlatmak ister misin?” Cameron boş barın arkasında dikilirken beni süzüyordu. Şanslıydım ki pazar günleri Bayan Varnes burada olmuyordu ve benim tek başıma, özellikle de Spooky delirmiş bir halde yanı başımdayken, içmeye gidebilecek özveriye sahip değildim. Kendimi nasıl burada, özellikle de izin günümde, Cameron ile baş başa bulduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu ancak buradaydım işte. Hem de patlamak üzere olan bir kafayla birlikte.

    “Yoksa daha tehlikeli yollara başvurup Irene’yi mi aramalıyım?”

    “Hayır.” diye çıkıştım. “Şu an kimseyi görecek durumda değilim.” Sonra gözlerimi ona çevirdim. “Sen üzerine alınma.”

    Kollarını kaldırdı. “Her zamanki şirinliğindi.”

    Bardağımdaki son yudumu da boğazımı yakan bir hisle mideme gönderdim. “Bir tane daha versene.”

    “Ağır ol, kızım. Seni neyin bu hale getirdiğini bilmiyorum ama alkol zehirlenmesi mesai saatlerim içerisinde en son isteyeceğim şey.” Bardağımı ona iteleyince iç çekerek aldı. “Başıma bela olma da.”

    “Her neyse.” diye homurdandım. O odadan çıktığımdan beri Bayan’ın kelimeleri zihnimde yinelenip duruyordu. Susturamıyordum. Düşünmek de istemiyordum.

    “Yetmez mi?” Spooky omzumun üstünden konuşunca elimi kaybolmasını istercesine sallayıverdim.

    Cameron dolu bardak ile önüme geldiğinde tezgaha yaslanıp yüzümle aynı hizaya gelene kadar eğildi. “Bak, tatlım, ciddi ve akıl hocası gibi bir görünüme sahip olmasam da iyi bir dinleyiciyimdir, sır tutabilirim. Aklında bulunsun.”

    “Önemli bir şey değil.” Ya da artık bir önemi yoktu. 

    “O zaman sana önem taşıyabilecek bir şeyden bahsedeyim. Dört numaralı masada oturan kumral herifin gözü son on beş dakikadır senin üzerinde. Oldukça çekici görünüyor.”

    “Bir de bana eşcinsel olmadığını söylersin.”

    “Eşcinsel olmadığım, iyi görünümlü hemcinslerimi ayırt edemeyeceğim anlamına gelmez.”

    Tek kaşımı kaldırarak ona baktığımda sırıttı. Ancak bu her zamanki neşesinden yoksundu.

    Spooky, “Bu çizgi roman oğlan, değil mi?” diyince içimi çektim. Bardağımdan büyük bir yudum aldığımda içki hafiften etkisini göstermeye başlamıştı, hele şükür.

    “Baksana,” dedim, boş bardakları suyla çalkalamaya başlayan Cameron’a. “Uzun süredir kayıp olan değerli bir eşyan için kayıp ilanı veriyorsun ve polisler uzun biz süre bununla ilgilenerek aramaya koyuluyorlar. Fakat en sonunda sana gelip bulamadıklarını, belki de çöp olup kaybolduğunu hatta belki de böyle bir eşyanın hiç var olmadığını söylüyorlar. Ne yapardın?”

    “Bu ne sikim böyle?”

    “Hadi ama.” diye direttim.

    Suyu kapatarak düşünceli gözlerle bana baktı. “Dalga geçtiklerini söylerdim. Bana kesin ve somut bir sonuçla gelmelerini, işlerinin bu olduğunu söylerdim. Gerçekten, Lilian, senin sorunun ne?”

    Derin bir iç çektim. “Bugün yetimhanedeydim. Bayan Stract ile görüşmek için. Bana, oraya girdiğimden bu yana, geçen yirmi yıl boyunca ailemi aradıklarını, ellerine onlar hakkında hiçbir bilgi geçmediğini ve artık aramaya devam edemeyeceklerini söyledi.”

SpookyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin