Sen Beni Nefsime Kurban Etme, Allah'ım

123 3 1
                                    

İlahi ile okumanızı tavsiye ederim... Okuyor musunuz acaba hikayeyi? Okuyorsanız sevip sevmediğinizi yorumda belirtir misiniz? Teşekkür ederim..
*****
Dıttt dıttt dıtt dıtt dıtt...
Alarmın sesi kulak zarımı çiziyordu sanki. Rahatsız olmuş bir şekilde zorunlulukla gözleri açtım. Yorganı üzerimden attım. Ayaklarımı sarkıttım. Birden rüyamı hatırladım, hâlâ huzurluydum. Tekrar tebessüm ettim. Hayırdır inşAllah diyip ayağı kalktım. Neşeyle banyoya ilerledim. Suyu açtım. Soğuk su tenime deyince ilk başta tırstım ama aldırmadım. Suyun soğukluğuna alışınca abdestimi aldım. İlahi söyleyerek merdivenlerden inmeye başladım. Mutfaktan gelen kokular iştahımı açmıştı. Kapının ardındaki anneme baktım. Tezgahta bir şeyler yapıyordu. Arkasından sessizce ilerleyip kollarımı beline doladım. İlk başta biraz korktu ama sonra vücudum gevşemişti.

"Günaydın, Fatma Sultan. Oo döktürmüşsün yine. Neden beni kaldırmayıp bu kadar uğraştın ki?" Annem tebessüm etmekle yetindi. Ardından babam kapıdan içeriye girdi. "Yok mu bana günaydın, küçük kızım?"

"Aaa, öyle şey olur mu babacağım?" Bunu söyledikten sonra yanağına kocaman bir sulu öpücük kondurdum. "Ama ben küçük değilim. Kocaman kız oldum. Bir ay sonra 21'ime gireceğim," diyip dudaklarımı sarkıttım. Annem bu hallerimizi gülerek izliyordu.

"Sen benim hâlâ küçük kızımsın," babama gülen gözlerle baktım. Onu çok seviyordum. Sakalı birazcık daha uzamıştı. Ben düşüncelere dalmışken annem beni dürttü. "Ah, deli kız yine nereye daldın? Hadi sofraya oturalım," anneme kafamı sallayıp sandalyemi çekip oturdum. Çok acıkmıştım. İlk önce elimi tuza bandırdım ve yaladım. Ardından besmele çektim. Bunu artık hayat felsefesi yapmıştım. Sağ elime çatalı alıp kocaman bir salatalığa batırıp ağzıma attım. Im, şimdi daha iyi hissediyordum.

- 1 Saat Sonra -
Otobüs durağının orada bekliyordum. Nerede kalmıştı bu otobüs? En iyisi açıp Kur'an Tilaveti dinlemekti. Kulaklığımı çıkardım ve eşarbımın içinden sokup kulağıma taktım. Rahatlamıştım. İçimdeki huzur daha çok, daha çok ve daha çok arttı. İnsanlara baktım. Herkes ne kadar mutlu gözüküyordu. Bazılarının suratı beş karış. Bazıları beyaz, bazıları siyah arada çekik vardı. Bazıları kısa, bazıları uzun. Bazıları hastaydı. Düşünmeye başladım. Hepimiz insanız. Herkesin imtihanı farklıydı. Bazıları kardeşini kaybediyor, annesini ya da babasını. Bazıları hak dinin dışında oluyor ve içindeki yangının geçme çabasındalar. Bazılar sanki hiç gitmeyecek gibi kendilerini dünyaya kaptırmıştı. İnsanlar nefsinin kurbanı olmuştu. İçimden dua ettim.. 'Sen beni nefsime kurban etme, Allah'ım.' Otobüs gelmiş, insanlar biniyordu. Yerimden kalkıp otobüsün kapısına ilerledim. Hele şükür binebilmiştim.

Bekle beni üniversite! Üniversitemi seviyordum, işimi seviyordum. Doktor olup insanları iyileştirmek küçüklük hayalimdi. Her geçen gün Allah'ın izniyle hayalime yaklaşıyordum. Üniversiteye varabilmiştim, parayı ileriye uzatıp kapı açılınca dışarı çıktım. Burası İstanbul'un en güzel yerlerinden birindeydi. Etrafta ağaçlar vardı. Üniversitenin kapısından girip sınıfıma doğru ilerledim. Bizim kızlar orada oturuyorlardı. Tam yanlarına gidecektim ki birisinin arkamdan bağırmasıyla olduğum yerde buz kesildim.

"Pis yobazlar! Sizin yüzünüzden ülke batıyor! Terk edin burayı!"

Cennetin Kapısından Beraber Girelim Mi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin