güçlüler ve zayıflar

125 15 515
                                    

Selam!!! Kısa bir açılıştan sonra hemen kasabamızın pembe kurdelesini kesiyorum. Aslında İnstagram'ı blogger gibi kullandığım için bazı konularda konuşmak istediklerimi oraya atacaktım bugün, parkta oturup şarkı dinlerken zihnim çok gevşedi çünkü ama sonra dedim ki neden bunu burada yayımlamayayım? Hem saygı çerçevesinde konuşur, bazı konuları tartışırız. Bölümler büyük ihtimalle çok uzun olmayacak ve bazı konulardaki hislerimle düşüncelerimi yazacağım, yorumlardan bana eşlik ederseniz çok mutlu olurum. 💖

Öncelikle herkes buraya kendisine nasıl hitap edilmesini istediğini yazsın ki kasabamızın sakinlerini tanıyalım.

O zaman kurdelemizi kesiyorum, kestim!

Öncelikle bahsettiğim beni de içeren topluluk herkesi kapsamıyor olabilir, ben genele konuşuyorum öyle, katılmak isteyen herkes toplaşabilir.

Güçlü insan tam olarak ne oluyor sizce?

Mesela şimdi size ağlamak güçsüzlük müdür diye sorsam, eminim yakın çevremden tanıdığım çoğu insan net bir sesle "hayır" der.

Öyleyse neden toplum içinde ağlamaktan, hatta insanların arasında maskelerimizi düşürmekten bu kadar korkuyoruz?

Yargılar yüzünden mi?

Daha derine inelim. Yargılar kimden çıkıyor? İnsanlardan. Peki hislerimizi göstermekten bu kadar korktuğumuz ve karşılarında durduğumuz bu insan topluluğu kaç kişi? Üç, beş, on... Binlerce?

Eğer bir kesimin insanlarında kalıplaşmış bakış açıları varsa, o kesimde belli bir düzen vardır. Bana göre de karşısında durduğumuz ve hislerimizi göstermekten korktuğumuz bu insan topluluğunun kurduğu bir düzen var. Hislerini açık edene, ağlayana, korkana, köşesine sinip kaçana yükleniyorlar yargılayarak.

Güçsüz diye.

Biz de bundan korkuyor, seve seve onların bu düzenine ayak uydurup dişlerimizi sıkıyoruz hislerimizi göstermemek için.

Asıl zayıflık ağlamak mıdır yoksa ağlayana zayıf demek midir?

Cevap birinci seçenekse neden o kesimin düzenine ayak uyduruyoruz? Hayat bu mudur ya? Neyiz biz, birbirine silah doğrultan kurşun askerler mi? Dünya bir savaş meydanı mı? Neden güçlü olmak uğruna öbür insanlara üstünde zayıf yazan parmaklarınızı doğrultuyorsunuz?

Bir insanla hisleri yüzünden dalga geçmek, küçümsemek veyahut bunu kullanarak onu ezmek midir güçlü olmak? İyi de bu, bir insana burnu olmadığı için kafa tutmakla bir değil midir?

Ne zaman hislerini açık edenin vurulduğu bu düzene ayak uydurmaktan vazgeçecek, vurulmamak uğruna olmadığımız biri gibi davranmayı bırakacağız? Ne zaman içinde küçücük ruhlar taşıyan bir bedene mermi değmesin diye ağır ağır zırhlar yüklemeyi bırakacağız?

Oysa o mermilerin plastik kadar bile yeri yok. Bunu kafamızda bitirmemiz yeterli. Bakmayın böyle rahat rahat konuştuğuma, insanların sözlerini ya da bakışlarını benden daha çok önemseyen yoktur büyük ihtimalle aramızda ama bugün durup düşündüm de... Hayat s*ktiğimin bir savaş meydanı, insanlar da karşı cephenin güçlü askerleri değiller ya. Sadece o mermilerden o kadar korkuyoruz ki ufacık plastikler kalbimizi paramparça edip bizi kan içinde bırakacakmış gibi geliyor.

Bırakır da. Eğer izin verirsek bırakır.

Fakat belki de tek yol küçük ruhlarımıza koca koca zırhlar sarmak değildir, ne dersiniz?

Bakın ne diyeceğim, cidden, dikkatli baktığımızda üstünde zehirli yargılar olan o kurşunların altı bomboş. O kadar boş ki o kurşunların tek çaresi korkularımızdan beslenmek. Bugün insanların acımasızlığı uğruna daha fazla kırılmamak için ruhlarımızı sertleştirmenin ne kadar korkunç olduğunu fark ettim. O mermiler yağmayı bırakmıyor diye üstümüze o ağır zırhları diker, bu hayatı cılız bir askermişiz gibi hep tetikte yaşarsak, bizden geriye ne kalır? Ya bir gün ruhlarımız o ağır zırhlara dönüşürse, o zaman ne olacak peki?

Onlar mermi değil, ufacık plastikler ama ömrümüz boyunca hep ateş edilecekler.

Biz onlara ayak uyduracağımıza, onlar bize ayak uydursun.

Koca koca zırhlar giymeye gerek yok. Yapmamız gereken tek şey o küçük mermilerin aslında ne kadar güçsüz olduğunu görmek. Asla kolay demiyorum. Bakın, insanlar korkutucudur. Hayat da korkutucudur ve beni zamanında fazlasıyla da korkutuyordu.

Bakın, yaptım işte. Korkuyorum. Korktum. Bu kadar basit çünkü ben bir insanım ve bu duyguyla yaratıldım. Kimse beni bunun üzerinden suçlayamaz, kimse beni bunun üzerinden itekleyemez.

Fakat o mermilerden ürktüğüm için ağır zırhlar kuşanıp samanlıkların arkasına saklanmam, o küçük plastiklerin benden daha güçlü olduğunu göstermez. O mermiler biz onlardan korktukça güçlenir, biz onları parmaklarımızın arasına sıkıştırdıkça toz olur. İnsanlardan gelen şeyleri kafamızda şekillendirmek daha kolaydır aslında.

Güçlü değiller.

Hatta bir insanı burnu var diye gömmeye çalışacak kadar güçsüzler.

Allah aşkına, küçük kurşun askerler gibi birbirlerini ateşleyen, yaşamı bir savaş alanına döndürüp kelimelerden silahı tutmayı reddedenlere burun kıvıranlar mıdır asıl güçlü olanlar? Bu kadar mı ya, bu kadar kolay mı sineceğiz yerlerimize?  Daha da kötüsü, bu yargılayıcı ve insanlara burunları var diye kızan düzene daha ne kadar boyun eğeceğiz?

Huh, çok iyi geldi.

İnsanların burnu olması normaldir arkadaşlar. Biri sizi bunun üzerinden vurmaya çalışırsa birlikte suratına bir kahkaha patlatabiliriz çünkü çok komik amk KFŞVKRŞFLRŞFLRŞÖGŞEKFŞTKGEŞKFRŞMFRLMFELGKELGKRÖFKRÖFMELGKRLFMRLFKRLGKELFKRLDMTLGKEÖFMLRMFFÖDMFÖRÖŞFDMVÖFKGLDLFLÖF

Burunlarınızı sevin. 💙

06.03.2021, meryem

Buraya da son olarak bir itirafta bulunabilirsiniz, birbirimize burunlarımızı gösterelim. Ben başlıyorum, korktuğum şeyler var.

kayıp kelimeler kasabasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin