Sabahın ilk ışıklarıyla Lee Ji-Eun yatağından kalktı yine mutsuz, üzgün ve düşünceli. Elinde herkezin sahip olacağı şeylerden çok daha şeye sahipti. Onun bu halini daha önce kimse görmemişti daha doğrusu kimseye göstermezdi. Ailesini kaybettikten sonra onun için hayat o an bitmişti. Ama bedeni hala görevlerini yapıyodu. Arkadaşlarıyla gideceği bir gezi için hazırlanmaya başladı. Hazırladığı bavulu ve üzerine giydiği simsiyah kıyafetle kahvaltıdan sonra arkadaşlarının yanına gitti.
Koskocam bir denize sahip küçük bir ada. Odasına yerleştikten sonra arkadaşlarıyla birlikte dolaşmaya başladılar bir süre sonra onlardan ayrılmaya karar verdi. Denizin kıyısına yanaştı ve bunca zaman olup bitenleri gözden geçirdi. Hayatın ona karşı bu denli haksızlık etmesi canını yaksada yinede yaşamak istercesine tutundu hayata.
O kadar dalmıştı ki denizin güzelleğine, tam kalkacağı sıra dengesini kaybedip okyasının sonuna doğru ilerlemeye başladı o çırpındıkça deniz onu dahada çekiyodu içine.