Bölüm 2

3 0 0
                                    

Sahra'dan

Beş katlı, her katın balkon demirleri küflenmişti. Çok incelemeye gerek yoktu;zaten çok eski bir bina olduğu belli oluyordu. Bahçesi olağan pis ve kötü görüntüye sahipti. Sararmış solmuş çimenlerin üzeri buzla kaplıydı. Girişin hemen yanında birikmiş tahtalar vardı. Vural elini binaya doğru uzattı. "Burası."

Sessizlik karanlığı hapsediyordu. Eve girene kadar tek bir kelime etmedim.
"İçeri buyurmaz mısın?"
Kafamı salladım. Çok konuşmamayı hatta hiç konuşmamaya gayret gösteriyordum, fakat onu sessizlikten sıkılmış gördüm. Yinede hiç bir şey demedim.
Tavandan zemine kadar inen Fransız tipi pencereleri olan geniş bir odaya doğru onu izledim. Burası binanın arka tarafı oluyordu galiba. Dışarıdan çok bakımsız görünen bu evin içi gayet düzgün ve temizdi; biraz dağınık gibiydi.
Hafif perdeler kalın maun kaplama rustik kornişlere zarif bir şekilde takılmış ve zemin sade desenli İran halısıyla kaplanmıştı. 
Salonun tam ortasında olan, perdelerden bir tık daha koyu kahverengi koltuğa oturdum. Bavulumu ve ceketimi üzerimden alarak arka odaya doğru doğru götürdü. Geldiğinde gülümsedi. "Sekiz aydır burada oturuyorum. "
Kafamı etrafı inceleyerek salladım. "Eşyalar özenle seçilmiş, ve dizilmiş gibi görünüyor. Dışarısı rağmen içi müthiş." dedim gülümseyerek.
"İç mimarim." dedi. 
"Belli oldu."
Oturduğum koltuğa kıvrıldım. Çok da samimi davranmak istemiyordum. Yeni tanıyordum onu hatta tanımıyordum!
İçim bu gerçekle dolduğunda huzursuzlandım; belli etmemeye çalışıyordum.
Eteğimi çekerek bacakları topladım, saçlarımı geriye atarak düzeltmeye çalıştım. Tekrar ve tekrar yüzümün üzerine düşen bir tutam saçımı kulağımın arkasına koydum. Bu sırada etrafıma baktığımda etrafta kimsenin olmadığını gördüm, az sonra koridorda elinde iki bardak ile Vural'ı gördüm.

Bardağın birini uzattığında, elimi eteğimden çekerek aldım. İçmeye niyetim yoktu, fakat çok da güzel kokmuştu. elimde ki kahveyi sıkıca tuttum.

... ... ... ...

Burada Lacivert dedikleri büyük bir mağazanın önündeki kaldırımlarda, ayaklarına açık pembe çizmeler giyip kadınlar gibi yüzlerini boyayarak dolaşan bir takım delikanlılar, gelip geçenlere davet eden gözlerle bakıyorlardı.  .  Sattimi çıkardım. On buçuğu geçiyordu. Demek vakit bu kadar hızlı geçimişti. Adımlarım biraz süratlendi. Geç kalmamaya çalışarak çalıştığım mekana gitmeye koyuldum. 

İçerisi herzaman ki gibi kalabalıktı. Ortada, çukurda, yuvarlak bir dans yeri, karşısında bir orkestra,  kenarları yüksek ve kuytu localar vardı. Her Allahın gününü burada geçirdiğim için bu anlattıklarımı gözü kapalı bile söyleyebilirdim. 

Hızlıca kostümümü giyerek  sahne için  hazırlığımı yaptım.  İçeriye doğru baktığım da  dans edilen yer boşalmıştı.  Biraz sonra ağır bir müzik başladı.  Sazların arkasından ince bir keman sesi duyuldu. Ses yavaş, yavaş yaklaşıyordu.  Beyaz ve çok dekolteli bir elbise giymiştim. Keman sesi çalmaya devam ederken yavaş hareketlerle sahneye çıktım. Gayet alçak bir sesle arabesk bir şarkı söylemeye başladım.
İlk şarkı bittikten sonra, yenisine başladım. O sırada yeni biri girdi içeriye. Şaşkınlık içindeydim. Gözlerimi ondan alamadım fakat şarkıya devam ediyordum derhal tanıdım. İçimi tekrar bir burukluk sardı. Onun beni bu halde -etrafa gülücükler saçmaya, bu kadar istemezken şuh cilveler yapmaya mecbur kalarak çalışmamı. Bu halim zihnimde kendimi canlandırdığım güçlü kadın değildi. Güçlü kadın  kelimeleriyle kıyaslanmayacak kadar zavallılık içeren bir kadındı sadece. Göz göze geldiğimizde kaçırmadım gözlerimi. Onu bir dostça selamladım. Bal rengi gözlerinin koyulaştığını  gördüm. Kaşları çatıldı. Kaşlarının arasında ki ince çizgi uzaktan dahi olsa da belli oluyordu.
Yüzümde yama gibi duran gülümseme ile her zaman ki gibi şarkımı  söyleyerek en yakın masaya gittim. Genç ve sarhoş  bir erkek iskemlesini  iterek sırtımdan öptü. Yüzümde sadece yılan sökülmüş gibi bir buruşma, ve vücudumdan buz gibi bir ürperme geçti.

Her şarkıdan sonra yeni bir alkış sesi duyuluyor, orkestradan yeni bir şarkı rica ediliyor. 
Gözlerim tekrardan Vural'a ilişti. İskemlesinde hafif yaylanmış sırtını yaslayarak oturmuş dikkatlice bana bakıyordu. Onun masasına doğru yaklaştığımda, şarkıda bitmek üzereydi. Aniden hiç olmadığı kadar heyecan bastı. "Ne diyeceğim? Nasıl konuşmam gerekecek?" diye tekrar, tekrar düşündüm. Sırtımı dikleştirdim.  Çiftler dans pistinde müzik eşliğinde dans ediyorlardı.
Arka taraftan bir iskemle çektim masasının önüne doğru. Gülümsedim, heyecanım ile birlikte. Yerde sürünmekten uçları tozlanmış  eteğimi  düzelttim. Gözlerimiz karşılaştığında oda gözleriyle beni selamladı. Bunu sadece gözlerini bir kere açıp kapamakla, fakat yanılmama imkan vermeyecek kadar açık bir şekilde yaptı. Sonra güldü. Bütün yüzüne yayılan,  temiz, terzemiz yalansız  bir gülüşle güldü.

"Seni tekrar görmek sevindirdi! Nasılsın?" dedim hafif gülümsememim  altından.
"İyiyim, seni görmekte sevindirdi."  dedi sakince. Aramızda ki sessizliği bozan ilk  o oldu, "Nerede kalıyorsun? Kalacak bir yerin var mı?" dedi tereddütle. Sormaktan çekinmiş bir hali vardı. Elbisemin verdiği rahatsızlıktan dolayı konuşmalarına konsantre olamadım.  "Bir saniye.." gülümsedim, "Hemen geleceğim." oturduğum iskemleyi ittim. Hızlıca locaya dalarak beyaz bol dekolteli elbisemi çıkararak pantolon ve kazağımı giydim. Bunlari yapmam toplam beş dakika sürdü. Vural'ın  yanına giderek, "Şimdi daha rahatım sanırım, eve kadar benimle eşlik ederseniz sorularınız yanıt verebilirim." 
"Evet, evet." dedi. 
Mekandan dışarı çıkarken kollarımı çiçek haline getirdim. Yolda rahat adımlar, yavaş adımlar atıyorduk.
"Sabah erkenden çekip gitmişsin, kalsaydın  seni istediğin kadar ağırlardım."  
"Teşekkür ederim fakat seni rahatsız etmek istemedim." 
"Yok, yok ne rahatsızlığı?" 
"Her neyse.."
Bu kısa konuşmadan sonra güldü. Onun gülümsemesine karşılık bende gülümsedim.  Yolda içmiş yürümekte zorlanan çiftler, bağırıp çağıran gençler doluydu. "Ah bu ne biçim bir yer, hala alışamadım." dedim kendi kendime. Yolda sessiz adımlar atarken ikimiz de suskunduk. Bir kaç dakika daha yürüdükten sonra "Burası." dedim. Elimle gösterdiğim yere baktı. Kafasını karıştıran sorular çok vardı ki bu da çok belli idi. "Hadi, görüşmek üzere." 
Binanın kapısına ilerledim, merdivenleri çıkarken arkadan "Sahra!" dediğini duydum. Arkamı döndüğümde bu tarafa gelmek için adımlarını hızlandırmıştı. 
"Görüşmek üzere dedin ama nasıl görüşeceğiz tekrar."  dedi sesli gülerek. Güldüm. Düşünür gibi yaptım.
"Çiçek bahçesini biliyor musun?"
"evet."
"Peki yarın orada buluşalım, sık gittiğim bir yerdir." 
"Bu çok klişe olmayacak mı?" ufak bir kahkaha attı. "Kendinize ait bir telefon numarası verseniz." dedi. Bu sırada ayağını titremeye başlamıştı. Söylediğine güldüm. "Kullanmıyorum, telefonum yok." 
"Ney! Beni mı keklemek  için yapıyorsun!" dedi gülerek. Siyah sakalları kaşıdı. "Yok, yok ben ciddiyim."  dedim ellerimi birbirine dolayarak. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 04, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

yeni xdHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin