Hayat bazen çok garip olabiliyor. Doğduğunda ağlıyorsun, bazen birileri seni korkutmaya çalıştığında gülüyorsun. En mutlu olduğun zamanlar bebekliğin oluyor mesela ama sen de o zamanları hatırlamıyorsun. Ben mesela 5 yaşımdan öncesini hatırlamıyorum. Fotoğraflar var elimde annem, babam ve bebek ben... Mutluyuz, hepimizin yüzünde bir gülümseme var. Belki de bebekken çok güldüğüm için şimdi bu durgunluğum.
Ailem bir şirkete ortak olmak için evlenmişler. Hep sorardım anneme babamla nasıl tanıştıklarını. Geçiştirirdi hep beni, sebebi budur belki de. Annemle babam ortak olduktan sonra daha çok çalışmaya başlamışlar. Beni de bir projeyi hayata geçirir gibi dünyaya getirmişler. Benimle beraber daha çok para ve parayla beraber daha çok düşman kazanmaya başlamışlar. Bu yüzden beni yalnız bırakmazlardı, 10 yaşıma kadar.
Ailem sürekli iş yemeğine giderdi. Ortamda içki içildiği ve geç geleceklerini bildikleri için benim uyku saatim kaçmasın diye beni komşumuz Hale Hanıma bırakırlardı. Çok severdim kendisini. Bana her gelişinde çikolata alırdı. Benim yaşlarımda iki çocuğu vardı, ikiz kardeşler. Onları çok kıskanırdım. Her şeyini paylaşabildiğin bir kardeş. İyi olurdu. Ama annemin dediğine göre kardeşim olamazmış. Bunu hiç anlayamamıştım. Herkesin kardeşi olurken benim neden olamayacağını sürekli sorgulamıştım. Yine de severdim Hale Hanımın çocuklarını. Babam hep insanlara mesafeli olmamı ve samimi sözcükler kullanmamamı söylerdi. Çok istemiştim aslında Hale Teyze demeyi, ama yasaktı. O yüzden hiç seslenmezdim.
Hale Hanımın çocukları çok sessiz olduğum için benimle oynamayı sevmezlerdi. Ayaz korumacı bir ağabeydi, 10 yaşında bile. Ada'da neşeli sevecen bir kızdı. Neşesi bana fazla geliyordu. En küçük şeyden bile mutlu olabiliyor, sürekli gülüyordu. O kadar çok gülüyordu ki, ağladığını hiç görmedim. Ayaz ona neşem diye seslenirdi. Adını 2 ay boyunca Neşe sanmıştım.
10 yaşındaki bir çocuk nasıl ağabey olabilir? O yaşta çocuk kendini düşünmez mi çoğunlukla? Ayaz öyle değildi. Oyunları bile kardeşinin sevebileceği şekilde şekillendirirdi. Sadece o eğlensin sorun değil der gibiydi. Onları izlemek hoşuma gidiyordu. Bazen Ada'nın yerine koyuyordum kendimi. Bu bile mutlu ediyordu beni.
Her zaman yemeklerimizi yedikten sonra çocuk odasına çekilirdik. Hale Hanım rahat oyun oynayalım diye rahatsız etmezdi bizi. Kontrol etmek için geldiğinde de sessizce açık kapı aralığından bakar ve yine sessizce giderdi. Bunu fark edilmeden yaptığını sanardı ama ben fark ederdim. En küçük sese bile duyarlı yetiştirilmiştim. Çocuk aklımla ajan gibi hissederdim kendimi.
Ne oynayacağımıza Ada karar verirdi genellikle. Bir keresinde resim çizmek istemişti. Resmim iyiydi. Kötü olsa anında annem bi hoca ayarlar iyi olması için çabalardı zaten. Onlara göre mükemmel olmalıydım. Bir köşede resim çizerken Ayaz ile Ada'yı izledim o gün. Ada çizdiği resmi anlatıyor, Ayaz ona eklemeler yapıyordu. O an bende resmimi anlatmak istedim. Ama sessizdim ben kimseyle samimi olamazdım.
"Ayaz bak şuradaki gölde gülen balıklar var."
Balıklar gülebilir mi? Onlar da mı mutlu olabiliyor?
"Güzel ama sadece mutlu olmasınlar birbirleriyle oyunlar da oynasınlar!"
Aynı sizin gibi mi?
"Hadi çocuklar geç oldu yarın erken kalkacağız Selma Hanımlar saat 9'da gelecekler."
İçeri giren Hale Hanımla kafamı onlardan kaldırıp Hale Hanıma döndüm. Bahsettiği annemdi. Genelde öğlen civarı beni almaya gelirlerdi. Eğer erken geliyorlarsa ya yemekte bir sorun çıkmıştı ya da benim başım dertteydi. İkinci seçenek için babam beni eğitmişti. Eğer erken geliyorlarsa beni almaya o gece yatağımda uyuyamazdım. Ama bunu kimse bilmemeliydi. Yorganın altına yastıklar koyacak ve ben dolapta kıyafet yığınının arasında yatacaktım.
"Anne bak resmime!"
Ada heyecanlı heyecanlı resmini annesine anlatırken Hale Hanım ona gülümseyerek bakıyordu. Ada'nın çizdiği resim tamda 10 yaşında bir çocuğun çizeceği türdendi. Çizgileri titrek, renkler birbirine karışmış ve çizgiler önemsizmişcesine taşmış. Düşündüm, o resmi ben anneme göstersem nasıl bir tepki verirdi? Hale hanım gibi sevecen bir gülümsemeyle mi? Hiç sanmıyorum.
"Çok güzel olmuş kızım bunu hemen duvara asacağım, Asya sen ne çizdin bakalım."
Resmimi göstermek istiyor muyum? Biliyorum ki Hale Hanım çok düşünceli bir anne, o yüzden resmim aşırı güzel olsa da kızına verdiği tepkinin çok üstünü vermeyecek. Sırf aramızda kıskançlık ya da kavga olmasın diye. Yine de resmimi ona uzattım. Sadece siyah kuru boyayla çalışmıştım. Resmimde bir yol vardı nereye gittiği belli olmayan. Yolun başında da ben vardım, nereye gideceğini bilmeyen.
"Çok güzel olmuş Asya, nereye gidiyor peki bu yol?"
Hemen sonra gözlerini büyütecek bir heyecanla bana dönerek sözlerine devam etti.
"Lunaparka mı yoksa?"
Benden çocuk heyecanımı ortaya çıkartacak sözler beklediğine emindim. Ama benim Ada gibi eğlenceli fikirlerim yoktu. Omuz silktim sadece. Nereye giderse gitsin. Bu benim yolumdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Benim Yolum
Teen FictionBen Asya, kendi yolunu daha çok küçük yaşta çizmek zorunda kalmış bir genç kız. Hayatın nerdeyse tüm zorluklarıyla karşılaşmış ve başı dik bir şekilde kurtulmayı başarmış bir genç kız. Ne söylenene değil ne düşündüğüne bakarak yolunu çizmiş bir genç...