yeni bölüm. Görüşmeyeli uzun zaman oldu.
Emniyet Müdürlüğünün arkasındaki bina
"Pfft."
En baştan bir kere daha.
"Pfft."
Bir kere daha.
"Pfft."
"Pfft."
"Pfft."
"Pfft."
"Pfft."
"YETER ARTIK! KAFAM PFFT'LARLA DOLDU!"
"Niye bağırıyorsun! Hem sen neden buradasın ki zaten? Komiser bana ve ablama dedi."
Küçük çocuk yanında duran koltuğa gücünün yettiği kadar vurdu. Koltuk pek hareket etmese de hıncını çıkarmıştı.
"Bana iş falan vermedi ki. Tamam ben bir çocuğum ama bende bir şey yapmak istiyorum."
Bu sefer az önce tekmelediği koltuğa oturdu. Yararlı olmak istiyordu. Defalarca bitirdiği Sherlock Holmes'da olan Misters Hadson bile daha fazla işe yarıyordu.
"Pfft."
Artık son noktayı koymuştu. Son hızla odadan çıktı. Biraz daha orada dursaydı kafayı yerdi zavallı çocuk. Biraz hava alıp rahatlamak istiyordu. Giriş katında olan teyzeye dışarı çıkacağını söyledi. Sherlock Holmes'dan bir şey öğrenmişse, o da bir yere giderken en azından not bırakmasıydı. Küçücük bir kağıt parçası her şeyi değiştirebilirdi.
Binadan çıkınca ne yapacağını bilmiyordu. Buraları fazla bilmezdi. Şehrin uzak bir kasabasından gelmişti sonuçta. Sokakta daireler çizmeye başladı. Önce bıyıklı komisere gitmeyi düşündü ama bunun kötü bir fikir olduğuna karar verdi. Başka sokaklara gidip bir şehir macerası yaşamak istedi ama bunun için biraz korkaktı. Karakolun etrafında kareler oluşturmak istedi. Bunun kötü bir yanı yoktu.
Üçüncü turunu atarken etrafına bakmaya başladı. Şehir gerçekten de içinde bulunduğu karmaşanın haberinde bile değildi. Hiç kimse etraflarında dönen karanlığın varlığını hissetmiyordu. Nelson'a göre bunun iki anlamı vardı.
Birincisi; herkes alışmıştı.
İkincisi ve en çok korktuğu; karanlık onlardı.
Yapının bir parçası olmuş olabilirdi. Bundan kurtulurlarsa, tıpkı bir binanın temel taşının çürümesi gibi, tüm yapı aşağıya düşebilirdi.
Aklına gelmiş bu kötü düşünceleri zihninden kurtardı. Bu fazla karanlıktı.
"Pfft, bunu kim yapar ki?"
Dediği şeyi fark edince kendi dudaklarına vurdu. Bu kelimeden kaçmak için dışarıya çıkmıştı, şimdi de kendi diyordu. Bilgisayarcı kardeşler bunu zihnime işletti diye düşündü.
"Sağınızda Ninjago şehrinin saygın insanlarının heykellerini barındıran müze bulunuyor. Içeride başka bir rehber size müzeyi gösterecek. Yavaş yavaş ilerleyelim." Bir grup turiste yol gösteren bir genç gördü. Turist kafilesini müzeye gönderince elindeki bayrağı yukarı doğru tutmayı bıraktı ve bir köşeye oturdu. Nelson yanına gidip biraz konuşmak istemişti. Karşı sokağa geçti ve çocuğun yanına çömdü.
"Su içmelisin küçük. Yürümekten yorulmuşsun." Çantasından bir şişe çıkardı ve çocuğa verdi, diğer bir şişeyi de kendi içti.
Nelson suyu aldı ama içmedi. Annesinin dediği gibi hiçbir zaman yabancılardan bir şey almazdı. Yanına oturduğu delikanlı ise bir yere dalıp duruyordu. Nelson sormaya karar verdi:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgelerde | Ninjago
FanfictionBirimiz bilge idi, Birimizin geçmişi kötüydü, Birimiz ise kötü idi; İyi güzel yönetirdik dünyayı. 14.01.2021 Aymira ❍