Özür dilemiştim ama hâlâ cevap vermemişti. Tam üç saat olmuştu. Telefona tekrar baktığımda görüldü attığını gördüm ve hâlâ çevrimiçiydi.
Barış: Lan cevap versene
Barış: Özür diledim işte
Can: Ben kırıldım ve özür dilediğinde geçmedi
Barış: Nasıl geçer kırgınlığın
Can: Seni seviyorum falan diyebilirsin
Barış: Can zorlama istersen
Can: Ama bebeğim kırıyorsun beni
Barış: Can gerçekten seni üzmek istemiyorum
Can: Biliyor musun sende bana aşık olacaksın
Barış: Hiç sanmıyorum
Can: Hayatım bu kadar emin konuşma
Barış: Can saçma sapan konuşma
Can: Saçma sapan konuşmuyorum bir tanem
Barış: Lan bir git başımdan
Can: Yooo
Barış: Konuşmamız benim bir hamlem ile biter biliyorsun değil mi?
Can: Asla bitmez
Barış: ;)
*Can kişisini engellediniz*
Özür dilerim ve benlik bir durum kalmamıştı. Gerisi onun bileceği bir iş. Kedime mama almak için markete gittim. Her markette niye satılmıyor ki? Aklıma Can'ın eskiden attığı tweet geldi. "Hayvan mamaları neden parayla satılıyor onların parası mı var amk" yazmıştı. Gülümseyip yoluma devam ettim.
Mamayı alıp eve geldiğimde kedime seslendim ancak ses gelmiyordu. Normalde baş kapı sesi duyduğunda hemen gelirdi. Odalarda onu aradım. Nerede lan bu?
Sehpanın üstünde bir kağıt gördüğümde elime alıp okudum.
Engeli kaldır Barışcığım. Bu arada kedini misafir olarak evimde ağırlıyorum. Bana alışsın. Sonuçta daha çok görecek.
No.3,5
Engeli kaldırıp hemen Can'a mesaj attım.
Barış: Can kedimi nasıl aldın sen?
Barış: Evime mi girdin?
Barış: Seni sikerim
Can: Şimdi şu konuda anlaşalım ben üstte olurum
Can: Diğer konuya gelecek olursak evet kedini aldım ve çok iyi anlaştık.
Barış: Lan oğlumu getir buraya
Can: Bir daha engellemeyeceğine söz ver
Barış: Tamam engellemem yeter ki getir
Can: Şu kedi kadar sevilsem yeterdi be
Can: Yarın getiririm şimdi üşeniyorum
Barış: Lan yemeğini yemedi aç
Can: Chivas içer mi?
Barış: Konum at ben geliyorum. Sakın bir şey verme, sakın
Can *Konum*
Barış: Sana güvenemiyorum ama geliyorum
Telefonu cebime koyup hızlıca attığı konuma doğru gittim. Umarım bir mallık yapmaz. Evine geldiğimde zile basıyordum aynı zamanda kapıya vuruyordum. Can hemen kapıyı açtı. "Lan böyle mi kapı çalınır? Yine polis geldi sandım."
"Oğlum nerede?"
Salonu gösterdiğinde oraya doğru ilerledim. Can kedi için bir yer yapmıştı ve orada uyuyordu. Şaşırsam da belli etmedim. Can'ın konuşması ile ona döndüm. "Uyanınca gidersin. Kediyi uyandırma."
Benim rahatsız tavrıma gözünü devirdi. "Barış ben insan yemiyorum. Otur şuraya." Bir şey demeyip koltuğa oturdum. Önüme alkol koyduğunda direkt ittim. "Oha içmiyor musun?"
"Ben asla alkol kullanmam."
Şaşırmış gibiydi. Kendisi büyük bir yudum alıp tekrar konuştu. "Niye?"
"Sevmiyorum işte. Hatta kokusundan bile rahatsız oluyorum. Alkol kullanan kişilerle mümkün olduğunca yanlarında olmuyorum. Alkol kullanan tek arkadaşım Samet. O da çok kullanmaz zaten. Başka alkol kullanan kişiyi hayatıma almam." Son cümlemden sonra içeceği alkolü bıraktı.
"Bizde alkolü bırakmaya çalışırız o zaman"
"Sen... Alkol... Kullanmayacaksın... Kusura bakma da siksen inanmam."
"Deneyelim bakalım inanıyor musun?"
"Ya sabır."
Gülmeye başladığında daha fazla sinirlerim bozuldu. Kedim uyanıp yanıma gelmişti. Ya sen ne tatlısın. "Can bir kap versene. Çok acıkmış." Ayağa kalkıp bir kap getirdi. Aldığım mamayı o kaba koyup verdim. Hemen yedi.
Onu izliyordum. Kafamı kaldırdığımda Can'ın da beni izlediğini gördüm. Gözlerimi kaçırıp etrafa baktım. Ben neyin içine düştüm böyle?
Seviliyorsunuz galp