[Çizdiğim Her Manzara Sensin]

85 7 0
                                    

***

Her gece, aynı sabaha uyanacağımın gerçeğiyle yatan. 29 yaşında bir insandım-

Tek bir gecede hayatımın bu denli büyük bir değişime uğrayacağından tamamen habersizdim. Şimdi olsa ve biri bana bunları söylesede inanmazdım sanırım...

İşte bu denli gerçek bir rüyaya gözlerimi açtım ben. büyükbabamı ve büyükannemi kaybettiğim sabah- bu sabaha

***

Büyükbabam ile büyükannem Japonya'da minik, sahil kıyısı tadında bir kasabada yaşarlardı. Sanki dünyanın tamamen içinde farklı bir dünya varmış, orasıda burasıymış gibi. Tür tür çiçeklerle dolu olan bahçeleri, masmavi gökyüzüsü ve geceleri ise hırçın kara sahili ile her tadı tatırırdı bana.

Çocukluğumun en güzel zamanları orada geçti desem yalan olur muydu? Sanmam.

Ailem tek çocukları olmamdan ötürü hep üzerime titrerdi. Açıkcası büyükbabam ve büyükannemin yanında olmak, o zamanlar benim için özgür olmak gibiydi.
Tabiyki aileme bir şey demiyorum,
hepsi beni çok severler.

Fakat, sadece küçük bir oğlandım...
Ne vardı ağaçlara tırmanmama, kaykay sürmeme, iskelenin ucuna gitmeme veya kayalara tırmanmama izin verseydiler...

İşte bu yüzden ressam oldum ben de.
Yakından göremediğim, tadamadığım
bu güzellikleri, manzaraları resmedip
sonsuza kadar yanımda taşımak için.

Uzun süredir gitmediğim o kasabada,
ne hoş anılar biriktirmişim meğer.

***

***

Zhan'ın büyükbabasının ve
büyükannesinin ölümünün üzerinden
tam tamına 2 hafta gelmişti. Geçemeyen tek şey ise gözlerinin altındaki kızarıklar
ve uykusuzluktan oluşan morluklardı.

Normalde, sabahın 8'inde kalkan zhan
artık 12'den erken kalkamaz olmuştu.

işte tam olarak bu sıralarda telefonu çaldı. İlk çaldığında aldırış etmedi fakat bu durum
üç kez tekrarlanınca 'oww bu ciddi.' Diye düşündü.

Yavaşça, kolunu yorganın altında dışarıya çıkarttı ve sehpa'nın üzerinde ters bir şekilde duran telefonuna uzandı.

Telefonu açtığında sesinden anladı ki, arayan kişi annesiydi, "zhan! Saat 1 olmuş, nasıl hala kalkmazsın!!" dedi. Ve ardından derin bir nefes alıp konuşmasına devam etti.

"daha ne kadar süre kendine acı çektirmeyi planlıyorsun?"

"arada biraz temiz hava almayı denemelisin oğlum..."

"bak sana ne diyeceğim-"

"Japonya'ya gitmeye ne dersin?"

Demesinin ardından, zhan aceleye yataktan fırladı. Gergin bir konuma geçmesinin ardından konuşmaya başladı,

"anne... Ne demeye çalışıyorsun??!"

"uzatmadan söyle, gerçekten hala ne kadar üzgün olduğumun farkında değil misin??"

Ve annesinden,
uzun bir cevap aldı.

"sence farkında olmamam gibi
Bir ihtimal var mı???"

"sadece bir kez şu anneni dinle..."

"sana iyi geleceğini düşünüyorum.
Ayrıca biliyorsun, büyükannen ile büyükbabanın evinde toparlanması gereken bir sürü eşya var."

"gittiğinde onları da halledebilirsin,"

"söz veriyorum ki, eğer orada bulunmaktan kendini rahatsız hissedersen hemen sana uygun bir uçakta bilet bulacağım ve sorunu çözeceğiz. Tamam mı?"

Aslında, zhan bunu onaylamak ve onaylamamak arasında kalmıştı.

Hem kendini orada bulunmaya
hazır hissetmiyordu. Hem de orada olan anılarına son bir kez veda edemeden hepsinin yok olmasını istemiyordu.

eğer o gitmezse ailesinin oraya, evi toparlaması için başka insanları yollayacağından adı gibi emindi.

Eğer gitmezse her şey dağılacaktı.
Ve Son kez bile olsa orayı göremeyecekti—

Sanırım o son bir veda istedi...

Bunu yapboz yapmak gibi düşündü.
Yapbozun parçalarını birleştirdi,
bitirdikten sonra, son bir kez baktı.
ve çerçeveleyemeyeceğinden ötürü-
Kendi elleriyle o yapbozu bozdu.

Zhan, sonunda telefonun karşısındaki annesine bir cevap verdi,

"mnn... tamam tamam, ben gideceğim."

dedi.

***

I Want To Get Back To The Dream Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin