Hikâyeyi çok önce yazmış ve iki bölümün ardından yarım bırakmıştım. Uzun bir zamanın ardından bazı değişikliklerle ve eklemelerle hepsini tamamlamaya karar verdim. Bitirene kadar da paylaşmak istemedim. Sonunda kısa hikaye olarak başladığım bu yolculuğu beş bölümle nihayete erdirdim! Bunu Rosalie ve Emmett'in ilişkisini şekillendiren bir başlangıç serüveni ve Rosalie'nin zihnine ışık tutan kısa bir kurgu olarak düşünebilirsiniz.
Umarım kitaplarda pek az yer verilmiş bu çifti ve bana kalırsa, pek de anlaşılmamış bir karakter olan Rosalie'yi benim kalemimden okumayı seversiniz :')
Müzik: SYML - Where's My Love
Lacivert gökyüzü, gri bir dumanın özgür bıraktığı o kirli, sisli örtüyü utanmadan, sıkılmadan, sadakatle taşıyordu. Ocak ayının gururla sunduğu bir resimdi bu kasvetli, havadaki her toz zerreciğini sahiplenmiş gibi hastalıklı duran manzara. Başımı kaldırdığımda havanın görüp görebileceğim en dürüst, en düşünceli haliydi belki de. Ağustos ayının beklenen ferahlatıcı yağmur yerine, tane tane yağan, kısa ömürlü, asit gibi yakıcı damlaları yeryüzüne bırakmasına benzemiyordu. Kar yağacaktı; lapa lapa, bembeyaz ve dondurucu bir kar. İşte, gökyüzü ocak ayında böyleydi; akşamüzeri düşmeye başlayacak her kristalin haberini veriyordu.
Balkonun mermer zeminine yayılmış elbisemi ayaklarımın dibine doğru çekerek yumuşacık ipeğin yeri süpürmesine izin verdim. Biraz önce soğuk taşın üstünde kat kat biriken elbise, benimle beraber ayağa kalkınca yalın ayaklarım ve bileklerim ortaya çıktı. Beyaz kumaş ile aynı rengi, hatta aynı tonu paylaşan çıplak tenim...
İçeri girdim ve odanın kapısına kadar saçlarımı takip eden rüzgârı geride bıraktım. Evin her köşesinde bunun gibi yumuşak esintiler geziniyordu. Bu görüntü başka bir malikânede bulunamayacak kadar eşsizdi, en azından kışın ortasında.
Esme'nin öğlen saatlerinde başında oturduğu şömine ateşi, yerini samimiyetten uzak bir dumana bırakmıştı. Ne de olsa şömineyle aynı köşeyi paylaşan açık pencere soğuk havayı içeri davet ediyordu. Bomboş oturma odasının içinde bir kez daha göz gezdirdim ve olağanüstü hiçbir durum olmadığını anladım. Bu sessizlik, rahatsız edici tarafına hepimizi alıştırmıştı. Birkaç gün önceki hengamenin aksine bugün, değişimin bir yanılgıdan ibaret olduğunu kanıtlıyordu.
Onun gelişi umduğum gibi bir etki yaratmamıştı, bu ortadaydı. Fırtına sadece kendi bedenindeydi. Buralar hala sessiz, anlamsızdı ve benim de içine karıştığım bir zaman döngüsünde yuvarlanıyordu. Vakit geçiyordu ve insanların sımsıkı bağlandığı bu ilerleyişin bizim için, belki de sadece birkaçımız için gerçekleştirdiği eylemden başka bir anlam ifade etmemesi, şahit olduğum en tatsız görüntüydü.
Evin kapısını açtım ve dışarı çıktım.
Ayaklarım çimlerin arasında ilerleyerek büyük bahçenin ortasında duran kaya parçasına ulaştı. Üstüne oturdum ve karın yağmasını beklemeye başladım. Göz kapaklarımda, kollarımda ve ayak parmaklarımın üzerinde o minik, soğuk dokunuşları hissetmeyi seviyordum. Bedenim bu dokunuşlardan ürkmüyor, soğuğa karşı tepki göstermiyordu ancak öyle olduğunu varsayıyordum. Tüylerimin havaya kalktığını, omurgamdaki yolu izleyen bir ürpertinin üstümde dolandığını hayal ediyordum. Bir şey beklediğim nadir anlardan biriydi. Zamanın benim için biraz daha değerli olduğu anlardan biri...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROSALIE (KISA HİKAYE)
FanfictionEğer bu ölümse, ölümden korkmamalı, onun güzel yüzünde ölüm bile güzeldi. Rosalie Hale & Emmett Cullen • Alacakaranlık Hayran Kurgu •