SYML - Where's My Love
Günler geçiyordu. Gündüzler ve geceler... Yeryüzündeki uyuyamayan eşsiz varlıklardan biri olarak söyleyebilirim ki günün her saniyesini yaşamak, asla rüya görmemek ve zihindeki akışı ufacık bir an için bile durduramamak bu işin en kötü kısımlarından biriydi. Döngüsel bir yaşamın insanlar için asıl dayanak olduğunu ancak anlayabiliyordum. Yeni bir günün başlangıcı, ertesi günün başka bir gün olması düşüncesi öyle rahatlatıcı bir telkindi ki, yaşamımdaki eksikliğini fark edene kadar ruhuma nasıl da süregiden bir konfor sağladığını anlayamamıştım. Bizim için, en azından benim için, yeni bir gün, yeni bir başlangıç yoktu. Sonsuzluğa uzanan bir tekdüzelikte kaybolduğumu hissediyordum.
Ama sonra, onu gördüğümde yeni bir ihtimal doğuyordu.
Her sabah sanki hala insanmış gibi evdekileri selamlıyor, ormandan farklı bir manzarayla karşılaşacakmış gibi pencereden bakıyordu. Gözünü kapatsa da kapatmasa da o her gün kendi yeni başlangıcını yaratıyordu. Ona imreniyordum.
Evdekilerle de oldukça iyi anlaşıyordu. Özellikle Edward onun yanındayken her zamankinden daha az suratsız sayılırdı. Birlikte avlanmaya gidiyorlardı. Edward ona avlanmanın kurallarından bahsediyordu; en tekinsiz yerleri, insanların olmayacağı bölgeleri, temiz ve acısız avlanma şekillerini anlatıyordu. Ben genelde uzaklarda, yalnız avlanırdım çünkü zihnimden geçenlerin Edward'ın önüne serilmediği nadir anlardan biriydi. Kardeşime kızgın değildim ancak düşüncelerim yüzünden sürekli yargılandığımı hissetmek çoğu zaman katlanılabilir değildi.
Görünüşe bakılırsa Emmett yeni hayatına hepimizden daha kolay uyum sağlamıştı. Avlanmayı çok seviyordu. Bu onun için beslenmekten öte, eğlenmekle ilgiliydi. Edward onun tabağındakilerle oynayan bir çocuk gibi olduğunu söylemişti. Sanırım onunla avlanmaya gitmesinin nedeni de eğlencenin kaynağını bulmuş olmasıydı çünkü o da benim gibi, yalnızlığı tercih edenlerdendi. Emmett'in düşüncelerini sevmiş olmalıydı ki yanında durmaktan mutluluk duyuyordu.
Edward'ı kıskanıyordum çünkü Emmett'in nasıl göründüğünü çok merak ediyordum; kıvırcık saçlarının dağılışını, dudaklarına yerleşen çocuksu heyecanını ve yeni yeteneklerini keşfederken ki afallayışını... En çok da neler düşündüğünü merak ediyordum ancak bunun için Edward'a gidemeyecek kadar gururluydum. Daha da kötüsü, onun da bu merakımdan haberi olmasıydı. Aslında birkaç aydır bu konudan hiç bahsetmemesi bile şaşırtıcıydı. Öte yandan, bugün evde yalnız olacaktık ve Edward'ın da keyfi yerinde olduğu için kendimi şimdiden hazırlamıştım. Ama gerçek şuydu ki, karşınızda sizin bile işitemediğiniz düşüncelerinizi tüm ayrıntılarıyla duyabilen birisi varsa, önceden cephe almak işe yaramazdı.
Carlisle şehri göstermek için Emmett'i evden uzaklaştırmıştı ve Esme de onlarla gitmişti. Gecenin ortasıydı; yani bir yeni doğanı sokaklarda gezdirmek için en az riskli zaman dilimiydi. Bense herhangi bir şey düşünmemek için piyano çalıyordum. Edward da ders kitaplarını karıştırıyordu. Son zamanlarda daha iyi bir ruh hali içinde oluşunu yeni fakülte uğraşına bağlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROSALIE (KISA HİKAYE)
FanfictionEğer bu ölümse, ölümden korkmamalı, onun güzel yüzünde ölüm bile güzeldi. Rosalie Hale & Emmett Cullen • Alacakaranlık Hayran Kurgu •