İlk An

8 0 0
                                    

Soğuk.

Ağlıyorum.

Kaç dakikadır belki saatlerdir burada olduğumu bilmiyorum. Bildiğim tek şey dışarının gerçekten çok soğuk olduğu. Akıtacak gözyaşım kalmadığından soğuk artık yanaklarımdan süzülmeyi bırakmış olan gözyaşlarımı donduruyordu. 

100... 3 yıldır ayda 1 bazen 2 bazen 3 bazen... Bazen her gün... Duygularını en derin şekilde yaşayanlardanım. Ne zaman içim çıkacak kadar ağlayacak olsam buraya gelir, gelemediğim günlerde de burayı düşünerek yatağıma kıvrılırım. Taşların kapattığı, minik bir mağara görünümündeki, ki ben buraya mağara diyorum çünkü fazlasıyla sığınağım oldu, ve kendimi suçsuz hissettiğim tek yer. Gittiğim sayısız terapi, psikolog randevusundan bile bu kadar fayda görmemiştim. 

Çok soğuk.

Pijamamın üzerine geçirdiğim hırkadan tenime süzülen soğuk artık beni titretecek derecede olduğunda kalktım. Telefonumdaki saat 03.00 olduğunu gösteriyordu.

4 saat... Koskoca 4 saattir buradayım demek. Elimdeki şişeyi mağaraya bırakıp kalktım. Eve doğru yürürken 4 saattir hissettiğim hafiflik, yerini kaldıramayacağım ağırlıklara bırakmıştı. 

Evin kilidini açıp anahtarı askılığa taktım. Üzerimdeki hırkadan kurtulup yatağa kendimi bıraktım. Alarmımı 07.00'ye kurup asla derin olmayacağını bildiğim uykuya kendimi bıraktım.

...

Alarmın sesi her zamankinden daha sinir bozucu geldiğinde alarmı kapatıp ayaklarımı yataktan sallandırdım. Başım deli gibi ağrıyordu ki bunun kesinlikle 4 saat aralıksız ağlamamla alakası dahi yoktu(!). Odamdaki banyoya yöneldim. Sıcak bir duş almak vücuduma verebileceğim en güzel ödüldü sanırım. Pijamalarımdan ve iç çamaşırlarımdan kurtulup soğuk fayanslarla ayaklarımı buluşturduğumda vücudum ürperdi. Neyse ki birkaç dakika sonra ne fayanslar soğuk kaldı ne de başımın ağrısı. Sıcak duştan sonra bakım ürünlerimle bakımlarımı yapıp saçımı kuruttum. Saat 08.00 idi. İlk dersim 09.00'da başladığından hızlıca siyah,vücudumu saran bir kot pantolon; üzerime de kolsuz boğazlı siyah bir kazak geçirip beyaz gömleğimin düğmelerini iliklemeden evden çıktım. 

Metro bugün normalden çok daha kalabalıktı çünkü üniversiteler bugün eğitim vermeye başlamıştı. Ben de üniversite 2. sınıfa başlamanın vermiş olduğu heyecanla metrodaki tek dayanağım olan direğe tutundum. Neyseki 4 durak sonra okulun karşısındaki durakta indim. Hızlı adımlarla kampüse girdiğimde ayaklarım beni 2 yıl boyunca her sabah yaptığım gibi kantine götürdü. Hazırlık sınıfından alışkanlık derslerden önce bir bardak kahve içerdim. 

"Günaydın. Orta boy Americano, lütfen."

"İsminiz?"

"Lotus."

Kahvenin hazır olmasını beklerken cebimde titreyen telefonu çıkardım. Hande, okuldaki en yakın arkadaşım, mesaj yağdırıyordu.

"Nerde kaldın?" Bu bir. "Son 10 dk kaldı derse." Bu iki. "Daha ilk dersten geç mi kalacaksın?" Bu da üç.

Önüme doğru koyulan kahveye uzandığım sırada telefonum çalmaya başladı. Telefonu kulağıma  sıkıştırıp kahveyi aldım. 

"Neredesin Lotus?"

"Sana da günaydın Hande. Geliyorum kahve aldım." 

"Hızlı ol. Ayrıca günaydın."

Telefonu kapattığında güldüm. Hızlıca merdivenlerden çıkıp İşletme Fakültesine girdim. Sınıfa girdiğimde derse daha 4 dakika vardı. Orta sıraların birinde oturmuş bana el sallayan Hande ile göz göze geldim. Yanına oturduğumda "Lotus, sende verdiğimiz pijama partisinin üzerinden sadece 3 gün geçti. Nasıl 3 günde zayıflamayı başardın?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 03, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

VirgaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin