26

7.3K 858 118
                                    

"Seni burdan kurtaracağım. Ardından boynundaki şeyin bir çaresine bakacağız. Laneti bozacağız ve gideceğiz. Moon Krallığına. Safkan olduğumuz için kabul edeceklerdir. Daha fazla Taehyung'a katlanmak zorunda kalmayacağız böylece."

Annem arkamda konuşuyorken yalnızca balkondan dışarı bakıyordum. Gitmek istiyor muydum? Söylediklerini gayet de başarabilirdi. Gerçi beni Taehyung'tan alabilmesine imkan yoktu.

"Min Jae burada. Onunla tehdit edebilirim. Kardeşine bir şey olmasına göz yumamayacaktır."

"Anne..." dedim kararsız bir şekilde. Ne istediğimi bilmiyordum.

"Jungkook ölmeyeceksin biliyorsun değil mi? Bunlar seni öldürmeyecek. Yalnızca acı çekiyorsun."

"Biliyorum. Öleceğim günü gördüm zaten."

"Taehyung'a acı çektirmek için mi burada durmak istiyorsun? Anlayabilirim. Ama inanki gittiğinde de çok acı çekecek. Sensizlik ona kafayı yedirtecek."

"Haklısın. Bensizlik onu delirtir. Ancak gitmem hiçbir şeyi değiştirmez. Çünkü ölmediğim sürece asla ondan tamamen gitmiş olamam. Eğer şuan çekip gidersem yalnızca onu daha da hırslandırırım."

"Kendi güçlerine kavuştuğunda ona engel olabilirsin."

Gözlerim dolarken yaşın akması uzun sürmedi. Arkamı dönüp onunla göz göze geldim.

"Anlamıyorsun. Onu seviyorum. Hem de bu lânetli bir sevgi. Unutamayacağım. Onsuzken ben de acı çekeceğim. Alışamayacağım çünkü onu her zaman hissediyorum, duyuyorum, görüyorum. Şuan aşağıda Siba'yla konuşuyor. Ben dudaklarını oynatışına kadar bihaberim ondan."

Yutkundu. Yeni bir göz yaşı aynı yolu izlerken çenemden düşüp yeri boyladı.

"Ben onunlayken özgür olmak istiyorum. Onsuzken özgür olduğumda tüm bu dünyayı kafesmiş gibi hissederim. Ayrıca Taehyung takıntılı biri. Gidersem, beni geri kazanmak uğruna gerekirse tüm dünyayı alır ve yine bana sahip olur. Öğrenmesi gerek. Bu yüzden onu ölümümle korkutacağım. Tanrıya karşı gelemeyeceğini farkettiği ilk an, beni kaybetme korkusuyla önümde diz çöktüğü ilk an her şey düzelicek. O zaman hikaye bitiyor."

"Kalbin zayıflıyor. Çok uzak değil. Ya istediğin olmazsa. Ya gerçekten ölürsen?"

"Gelecek değişmiyor anne. Ölmeyeceğim. Şuan kalbimden bir kılıç geçirsen dahi ölmeyeceğim. Çünkü yeri, zamanı ve şekli bu değil."

"Neden aptal bir aşık oldun ki? Neden bu kadar güç sana kendini kaybettirip herkesi mahvetmek yerine bir adam uğruna kendini harcamana sebep oldu ki?"

"Çünkü tanrı ben bir şeye bağlanmazsan düzeni bozacağımdan korktu."

"Söylesene güzelim, tanrı o kadar da adaletsiz değil, değil mi?" Diye sordu annem bana doğru yürüyüp alnıma dökülen saçlarımı geriye iterken.

"Korkuyor musun ondan? Buz mavisi gözleri bu güzel gözlerinde korkuya neden oluyor mu?"

"Korkmuyorum."

"Jungkook seni burda bırakamam. Üzgünüm."

Aniden benden uzaklaştığında ne yapacağını anlamıştım.

"Sen neden beni bu kadar istiyorsun anlamıyorum." Dedim o odadan çıkarken şatonun gizli koridorlarına karıştım.

Ondan önce Min Jae'ye ulaşıp kucağıma aldım.

Uyuyan bedeniyle koşarak hızlıca gizli koridora girerken anneminde girmesine engel olamamıştım. Arkama bakarak koşarken tanıdık gelen sahneyle durdum. Tam karşımda beliren yeşil parlak gözlere baktım.

Tonight Is The Night I Die ~TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin