2.9 | olmadan

5.4K 334 240
                                    

"Bilmediğin çok şey var. Ama ben de öğretmek için çok hevesliyim. Sanırım sonsuza dek böyle devam edecek bu."

Bundan ne anlam çıkarmalıydım?

Bazen benim de gözümün önünden bu zamana dek olan anılarımız geçmiyor, desem yalan olurdu. Elbette, özellikle de Altay'la olduğumuz çoğu zaman bunları düşünüyor ve kendimce sonuçlara varıyordum. Bunların hepsi bir yana dursun, zaten sürekli de dip dibeydik. Antrenmanlarda, antrenman dışında... Benim asla ihtimal vermediğim şeyler olsa bile insan yine de 'Acaba mı?' diye düşünürdü ister istemez.

Ama ben o insan değildim.

Rakipler sahaya yavaş yavaş gelmeye başladığında maç saatine de az bir süre kalmıştı. Ben bu süreyi etrafı inceleyerek, Altay ise elindeki telefonuyla uğraşarak geçiriyordu. Bir süre sonra sıkılmış olacak ki direkt bana döndü zaten.

"Ada." dedi sakin bir tonda. Bunlar, onu bu zamana kadar doğru tanıyabildiysem önemli bir şey sormadan hemen önce kullandığı ses tonu ve kelimelerdi. Ben fazla gamsız olduğum için de önemini umursamadan "Altay." dedim onu taklit ederek.

Ve o da bunu devam ettirdi.

"Ada?"

Hayır, duran taraf ben olmayacaktım. "Altay?"

"İsmim mi ezberliyoruz?" Altay, çok çabuk pes etmişti... Umursamadan güldüğümde, "Neyse." diyerek toparladı durumu. "Bir şey soracaktım ve unutuyordum az daha."

"Dinliyorum." dedim oturduğum koltukta daha düzgün bir pozisyona geçerek. Bu da benim 'ciddi olma' şeklimdi ama bana kalırsa fazla ciddiyet gerektiren bir konu değildi, her ne kadar konuyu bilmesem de bu yorumu yapabilecek kadar çok tanıdığımı düşünüyordum onu.

"Dün bir fotoğraf atmıştın?"

Zaten Instagram'ı sınırlı kullanan, az gönderi paylaşan biriyseniz; bu cümleden sonra direkt aklınızda belirmiştir o fotoğraf. Keza benim de öyle oldu. En son 3 ay önce fotoğraf attığımı düşünürsek yenisini de yakın zamanda, yani dün paylaştığımın bilincindeydim.

"Evet." dedim onaylarcasına. Hâlbuki onay almak için değil, emin olmak için yöneltmişti bu cümleyi. Soru bile değil, cümleydi direkt.

"Ve o fotoğrafa beni de etiketlemişsin."

Pekâlâ, bunu da biliyordum. Pastayı alan Altay olduğu için Mert Hakan'ı etiketleyecek hâlim yoktu ya. Gerçi üzerindeki not için etiketlemeyi düşünmedim de değil şimdi...

"Ona da evet." dedim başımı belli belirsiz sallarken.

"Fotoğrafı etiketlediğin yere dikkat ettin mi hiç?"

Bu soruyu herhangi bir mağara adamına yöneltmesiyle bana yöneltmesi arasında hiçbir fark yoktu bana sorarsanız. Zira Instagram'a ve diğer sosyal medya uygulamalarına hâkim fakat bir o kadar da uzak biriydim.

İkisi aynı anda nasıl oluyor, inanın onu hiç bilmiyorum.

"Yo," dedim düşüncelerimi dile getirerek. Pastanın üzerindeki 22 sayısına bile etiket atmış olabilirdim. Onu yapacak potansiyeli görüyordum kendimde.

"Anladım." dedi geri yaslanırken. Yüzünde bariz bir düşüş olmuştu ve ben bunun sebebine anlam veremiyor, hatta bir sebebi olduğuna da inanmıyordum. Onu nereye etiketlemiş olabilirdim ki bu kadar üzülmüştü?

"Neden sordun ki?"

"Hiç," dedi omuz silkerek. "Öylesine. Merak ettim."

"Yanlış etiket mi yapmışım?" Tek kaşımı kaldırmıştım bunu söylerken fakat Altay cevap vereceği anda maçın başlayacağına dair sesler dolduruyordu salonu. Gözüm, yukardaki saate kayarken birkaç dakika kalmıştı ilk topun paylaşılmasına.

şampiyon | altay bayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin