Wooh I cant let go

328 28 71
                                    

"Anılar aynı anda yok olmazlar. En sonki hatıralar önce gidecektir. İlk hatıra bitene kadar..."

Doktorun dediğini daha fazla dinliyemedi. Şuan beyni hiçbir şeyi algılamak istemiyordu. Unutmak istemiyordu. Özelikle onunla ilgili anılarını..

Doktorun daha fazla bir şey demesini umursamadan dolu gözleriyle çıktı odadan. Hızla hastaneden uzaklaştı. Burada daha fazla kalmak istemiyordu.

Yalnız kalabileceği bir yere geldi. Ne zaman yalnız kalmak isterse buraya gelirdi.  Kullanılmayan eski tren garına geldi. Bahar ayında oldukları için yemyesildi her yer.

Sessizce bir banka oturdu. Kafasını gökyüzüne çevirdi. Masmaviydi. Sessizliği dinledi bir süre. İçinde bir yangın yeri vardı sanki ve bu yangını sadece o söndürebilirdi. Ona ihtiyacı vardı, her şeyden çok şuan ona ihtiyacı vardı.

Derin bir nefes aldı. Ne kadar alsa da sanki yetmiyordu ona nefesler.  "Unutmak" kelimesi aklına düştü. Önce gözleri doldu sonra nefes alamadığını hissetti.

Ağlamak istemiyordu güçlü kalmalıydı. Durumu fazlasıyla kötüydü daha da zorlamamalıydı. Burnunu sertçe çekip daha fazla tutamadığı gözyaşlarını serbest bıraktı. 

"İlk önce onunla ilgili anıları gidecekti" bunlar tek tek aklına düşünce daha hızlı aktı gözyaşları. Onu unutacaktı bu su götürmez bir gerçekti. 

Bu düşünceler aklından geçerken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Her şeyden çok sevdiği kişiyi unutmak onu harap ediyordu.

Sonra aklına onunla tartıştığı zamanlar geldi. Gözyaşları yavaş yavaş azaldı. Ona, onu sevdiğini söylediği zaman geldi aklına, ne kadar da yanmıştı canı o zaman.

"H-hyung" söyleyecekleri onu zorlayan cinstendi. Boğazı kurumuştu, sanki evren onun konuşmasını istemiyor gibiydi.

"Taehyung-ah endişeleniyorum hadi anlat bana sorununu" taehyung bir cesaretle tam her şeyi bir kere de söyleyecekken jin'in telefonu çaldı.  Jin çalan telefonuna bakıp sessize aldı. Şuan taehyung daha önemliydi.

"Hadi taehyung anlat bana lütfen" taehyung telefonun sessize alınmasıyla minik bir tebessüm bıraktı. Bu değerli hissettirmişti.

"Hyung" jin şevkatle bakıyordu ona.

"Hyung, ben seni seviyorum. Abi-kardes ilişkisinden daha farklı bu sevgi" tek seferde söylediği şeyle hemen gözlerini kapattı. Hyungu'nun onu yargılamasından korkuyordu.

Bir şey duymazken endişeyle yavaşça gözlerini açtı. Jin'in ona yaklaştığını görünce gözlerini kapattı vuracağını düşünüyordu. Acıyı beklerken sımsıkı bir sarılma alınca şaşkınlıkla gözlerini araladı.

"H-hyung?"

"Seni yargılamıyorum taehyungie" taehyung rahat bir nefes aldı. Kollarını jinin boynuna doladı. Bir süre sarılı kaldıktan sonra jin yavaşça geri çekildi.

"Taehyung-ah bu doğru değil ama. Ben sana karşılık veremem, üzgünüm. Lütfen beni unut, başka biri olsun beni bırak çıkar aklından" arkasını dönen hyungu'na dolu gözleriyle baktı. Doğru olmadığını biliyordu ama unutamazdı onu, bunu ondan istememeliydi.  Kapının kapanma sesiyle yutkunup yere çöktü. Bunu bekliyordu değil mi? Kendini reddedilmeye hazırlamıştı. Ama neden ruhu çekilmişçesine canı yanıyordu?

Aklına gelen hatırayla gözyaşları döküldü. O zaman çok canı yanmıştı. Jin ona hiç bakmıyor, özel olarak onunla konuşmaktan kaçınıyordu.

Aklına dolanan başka bir anıyla yerine sindi. O anı onun için çok güzel ve aynı anda çok acıtıcıydı.

Doğum günüydü o gün. Ama son zamanlarda yaşadıkları, ve düşünceleri onun mutlu olmasını engelliyordu.

I Can't Let Go Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin