iv. let me feel low (m)

1.2K 93 261
                                    

Önceki ficimde okuyucularımdan birisine smut sözü vermiştim ve THAT'S THE SHOW TIME! Neyse, cinsel içeriklerden rahatsız olanlarınız varsa uyarı işaretinden ((M)), bölüm sonuna kadar okumayın lütfen. Öpüldünüz.

---

"But I been walkin' on this line for too long I been runnin' from my thoughts for too long I've been numb, oh, I'm been holdin' my breath I turn green, I feel it up in my chest"

13 Ağustos 2020
Saat 00:58

Turuncu saçlı genç sakin adımlarla merdivenler çıktı ve ağrıyan başını parmaklarıyla sıkıştırdı. Alnında ufak daireler oluştururken evinin kapısının önünde durdu. Cebinden anahtarını çıkarmaya çalışırken başını kapıya yasladı ve gözleri kapalı, sadece nefes alarak bir süre öylece durup düşündü. Dazai, bugün en yakın arkadaşının ölümüne tanık olmuştu. Düşük rütbeli çalışanların ölmesi Mafyada gayet normal karşılanan bir şeydi ama Sakunosuke... O adamın Mafya için fazla iyi biri olduğunu Chuuya bile biliyordu. Birkaç kez Dazai'nin ne haltlar karıştırdığını öğrenmek için onu takip etmişti ve hepsinde ya içiyor ya da o adamla şehrin kıyı kesimlerinde küçük bir dükkanın üst katındaki yetimlerin yanına giderken buluyordu. Dazai'nin iğrenç umursamaz kişiliğini hesaba kattığında o çocuklarla ilgilenmek onun akıl edemeyeceği bir şeydi. En başta tüm bunlara şaşırsa da Sakunosuke'nin eseri olduğunu kısa bir süre sonra anlamıştı. 

Kuzulardaki dostları onu öldürmeye çalışsa bile onların canları tehlikeye girdiğinde ne kadar kötü hissettiğini hatırladı Chuuya. Ailesinden uzak büyümüş insanların hepsinin bir ortak noktası vardı: Arkadaşlar, ailedir. Sakunosuke'de Dazai'nin ailesinin bir parçasıydı.

Elindeki anahtarı deliğe sokup çevirdi. Yavaşça aralanan kapıyla bir süre eşikte bekleyip içeri baktı. Gerçekten eve girmek istemiyordu. Sesli bir şekilde nefesini verdi ve küfür ederek kapıyı tekrar çekerek kapattı. Ayakları bilinçsizce apartmanın çatısına çıkan merdivenlere yönelirken cebinden telefonunu çıkardı ve Dazai'yi bir kez daha aradı. Saatlerdir ortalıkta yoktu ve bu durum Chuuya'yı endişelendiriyordu. Dazai'ye bir şey olması çok da umurunda değildi ama o aptalın yaptığı en ufak hata Mafyadaki herkesi tehlikenin içine sokabilirdi.

Sakince çatıya açılan kapıyı tekmeledi. Oturduğu yüksek binanın çatısı Yokohama'nın en güzel manzarasını ayaklar altına seriyordu, sık sık düşünmek için buraya gelir ve temiz havayı ciğerlerine doldururdu. Çatının ucunda sırtı dönük, ayaklarını aşağı sarkıtarak oturan gölgeyi gördü mavi gözler. Sessizce ona yaklaşırken alayla konuştu. "Bu pis koku senin burada olduğunu çok belli ediyor, lanet olası uskumru."

"Sanırım buraya senden daha çok geliyorum, Chuuya." Dazai gözlerini geceden ayırmadan konuşmuştu. Üzerinde sadece beyaz bir gömlek vardı, ayakkabılarını çıkarmış ve yanına koymuştu. Şapkalı genç ellerini cebinden çıkararak kahverengi saçlının yanına oturdu. "Kaç saattir buradasın?"

"Ayın gökyüzünde yükseldiğini çıplak gözle deneyimleyecek kadar uzun zamandır." Mavi gözlerine yansıyan şehir ışıklarıyla yanında oturduğu adamı inceledi Chuuya. İlk defa Dazai'nin bu kadar savunmasız göründüğünü düşündü. Elleri öylece kucağına düşmüş, bacakları hafifçe sallanıyordu. Kambur sırtı gecenin soğuğunda titriyordu, yanaklarında parlayan ince yollar vardı. Ağlıyordu. Normalde asla susmayan gencin bu suskun halini garipsedi şapkalı genç. "Oi, sil şu yüzünü. Yeni yakalanmış suyunu sağa sola sıçratan bir balık gibisin."

Bileğine kadar sarılmış bandajlı elini havaya kaldırmış yanağına usulca sürtmüştü, kahverengi saçlı genç. Islanan parmak ucunu izlerken "Gerçekten yıkıldım, ha?" dedi, yüzünde alaycı bir gülüşle. 

Meteor Shower | SoukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin