Hediye

421 25 26
                                    

4 sene...

Uçağı Çin'e iniş yaptığında, içine çektiği tek nefeste o koca 4 sene, sanki hiç yaşanmamış gibiydi. Yazın kuru bunaltıcı sıcağı, akşamüstünün hafif esen rüzgarına karışıp, tenini yalayıp geçti. Her daim soğuk, mesafeli bakan bal rengi gözleri, siyah gözlük camlarının arkasına gizlenmişti. Elinde valiziyle insan selini aşıp havaalanının önünde onu bekleyen araca yürürken, çıkışa pusu kuran birkaç gazeteciye bu seferlik sesini çıkarmadı. Ne de olsa Lan ailesinin ikinci oğlu, sonunda yurt dışı öğrenimini tamamlayıp eve dönmüştü.

Dönüşünün şerefine otel açılışı da bahane edilerek büyük bir kutlama tertip edilmişti. Akşam yapılacak kutlamanın haberi neredeyse 1 aydır magazin gündemini meşgul ediyordu. Herkesin ilgisi, otel açılışı ve Lan Wangji'nin işleri nasıl devralacağı konusuna yoğunlaşmıştı. Ancak evin genç oğlunu tek endişelendiren alacağı sorumluluklar değil, gecenin yıldızı olmaktı.

"Wangji!"

Ağabeyinin sesi ile irkilerek ileride kapıları açık bekleyen arabaya yöneldi. Aracın şoförü hızla atılıp valizini elinden alırken, Wangji aracın rahat koltuğuna yerleşti. Ağabeyi her zamanki neşeli gülümsemesiyle ona bakıyordu.

"Geleceğini söylememiştin."

"Şirkette işleri erken bitirdim. Kardeşim uzun zamandan sonra geri dönmüş. Nasıl karşılamaya gelmem?"

Avucu dostane bir şekilde omzunu sıkıp bıraktı. Kahverengi gözleri dikkatle kardeşini süzdü. "Çok iyi görünüyorsun. Büyümüşsün Wangji."

Gözlüğünü çıkarıp ince kot gömleğinin ön cebine takarken, dudakları belli belirsiz bir tebessümle kıvrıldı. "Uzun zaman oldu."

Liseden hemen sonra gittiği okuldan, yaz tatillerinde bile dönmemişti. Başlarda ailesi bu uzak kalışın arkasında başka sebepler olabileceğinden şüphelense de sonunda onu rahat bırakmışlardı. Çünkü Wangji'nin giderken de dönerken de midesini ağrıtan o sebepleri, anlatacak kelimeleri yoktu. Fakat artık biliyordu. Kaçsa, üzerine yüzlerce kilit vursa da sebepler hep var olacaktı. Bu yüzden olanı olduğu gibi kabul etmeye karar vermişti.

Araba ana yolda hızla ilerlerken Xichen konuşmaya devam etti. "Akşam yedi gibi otele geçmemiz gerekiyor. Amcam hazırlıkları kontrol etmek için orada şimdi. Belli etmiyor ama çok heyecanlı."

"Bütün herkes gelecek mi?" Bunu bariz bir memnuniyetsizlikle dile getirmişti. Ağabeyi tavrına gülümseyerek dizine pat pat vurdu.

"Korkma Wangji, seni bu akşamlık çok bunaltmayacaktır. Birkaç kişiyle sohbet eder biraz ortalarda görünür sonra kabuğuna çekilirsin. Hem..." Bir an durup söyleyip söylememekte kararsız davrandı ancak kardeşi araya girip "Hem?" diye bastırınca konuştu. "Amcam bir süredir Bayan Jiang'ın dikkatini çekmeye çalışmakla meşgul. O yüzden sana ayıracak zamanı kalmazsa çok şaşırma."

Wangji'nin ifadesiz suratında minik çizgiler belirdi. Tereddütle sordu. "Bayan Yu'nun kayınvalidesi mi? O burada mı?"

"Evet. Biliyorsun Fengmian amca vefat ettikten sonra işlerin bütün sorumluluğu Wei Ying ve Jiang Cheng'e kaldı. Hem okul hem iş... Onlar için maddi manevi kötü günlerdi. O koca evin idaresi Bayan Yu için zorlaşmaya başlamıştı. Kayınvalidesi de onların yanına taşındı. Neyse ki artık her şey yolunda. Sahi... Senin bunları biliyor olman gerekmez mi? Wei Ying sana yaşadıklarından bahsetmedi mi?"

Wangji sertçe yutkundu. Wei Ying'in adı bile göğsünün ortasına dikenli çalı misali batıyordu. Aldığı derin nefesle başını cama çevirdi. "Hayır. Biz 4 senedir konuşmadık."

HEDİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin