2.
Jimin planından emindi, bu gece her şeye son verecekti. Garsonların tatlıları servis etmesiyle önüne konan tatlıya bakıp Şefe döndü, adının Yoongi olduğunu duymuştu laf arasında. Dolgun dudaklarını ısırıp şefe bakarak konuştu yüksek sesle;
''Unutmamışsın en sevdiğim tatlıyı canım.'' Yoongi ona bakarak konuşan çocuğa şaşkınca bakarken kaşlarını çatmıştı. Masadakilerde Jimin'in gereksiz yüksek çıkan sesi ve söylediği cümleyle sessizleşip bir Jimin'e bir Yoongi'ye bakıyorlardı. Jimin'in babası kaşlarını çatııp sessizleşen gergin ortamla sinirini bastırmaya çalışan bir sesle konuştu;
'' Şef ile tanışıyor muydun Jimin?'' Jimin tam sırası deyip ayağa fırlarken Yoongi hala bazı şeyleri tam oturtamamıştı. Öncelikle bu tatlı çocukla daha önce tanışmamıştı, ikinci olarak hala ne yapmaya çalıştığını da tam kavrayamamıştı. Canım mı demişti o? Şokla aklına gelenlerle ayağa fırlayan çocuğa baktı. Jimin ayağa fırlayıp konuştu ani cesaretle, ya şimdi ya da aslaydı o an.
''Elbette tanışıyoruz , hatta onunla bir ara takılmıştık...'' gerisini getiremedi, babasının ökeyle kızaran ve gittikçe de kızarmaya devam eden suratıyla cesareti yavaşça sönmeye başlıyordu. yutkundu 'yapabilirsin ben geyim de ve terk et burayı' içinden kendini telkin edip cesaretlendirmeye çalışsa da o an tek yapabildiği yutkunup yalvaran bakışlarla şefe bakmaktı.
Yoongi bu beş dakika içinde olanlara kafasının içinden hızlıca anlam vermeye çalışırken ona yalvaran bakışlar atan tatlı çocukla yutkundu. Tek yapacağı lanet tatlılarını verip gecelerinin bitmesini beklemek iken karşısındaki çocukla olaylar sarpa sarmıştı. Olayları tam anlayamamıştı ama anladığı bir şey varsa karşısındaki çocuğun ondan yardım beklediğiydi. O an düşündü, genelde yardım sever biri miydi? Hayır. İnsanlardan uzak durur ve hiç bir olaya karışmazdı ama o an içinden nedensizce yardım etmek geliyordu, o an normalde asla yapmayacağı ve muhtemelen başına iş açacağı bir şey yaptı. Kaşlarını çatıp çocuğa doğru adımlayıp elini omuzuna koydu, çocuk yutkunurken anlamlı bir şekilde gülümsedi;
'' Seni restoranım da görmek ne güzel, görüşmeyeli uzun zaman oldu. En son geçirdiğimiz geceden sonra da bana dönmemiştin zaten.'' Jimin karşındaki adanın sözleri ile kızarırken ona ayak uydurmasıyla içten içe sevinmişti ta ki babası ayağa fırlayıp masadakilerde onunla ayaklanana kadar.
'' Bu ne saçmalık! Ne demek gece geçirmek, bu ne demek oluyor Park Jimin?'' Jimin babasının gürlemesiyle bir adım geri gitmek üzereyken beline dolanan kolla yanındaki adama döndü.
'' Neden şaşırdınız ki?''Yoongi istemsizce sertleşen sesiyle konuşurken düşündü, eğer karşılarındaki adam homofobikse bir yumruk atmadan bırakmayacak ve hepsini restoranından an itibariyle kovacaktı. Jimin'e sardığı kolunu daha da sıklaştırıp onu hafifçe arkasına doğru aldı, birazdan olaylar karışacağa benziyordu ve yanındaki çocuk oldukça narin biri gibiydi, nedensizce korumak istedi o an.
'' Oğlum iğrenç bir gey değil! Ne diyorsun be adam! Park Jimin!''
Jimin yanında ki adamın gerildiğini kasılan kolundan anlarken babasının sözleriyle o da gerilmiş ve sinirle öne atılmıştı. '' Ben geyim tamam mı ve iğrençte değilim!'' Jimin'in ani çıkışıyla ortam yeniden sessizleşmiş sona aniden birbirine girmiş sesler yükselmişti. Annesi bir yandan babasını sakinleştirmeye çalışıyor bir yandan da oğluna tiksinmiş bir ifade ile bakıyordu. Karşı aile ise hem olanları şok içinde dinliyor hem de Jimin'in babasına sorular yağdırıp bağırıyorlardı. Jimin daha da öfkelendiğini hissetti. Ailesi homofobikti ve buradan sağ çıkma ihtimalide düşüyordu üstelik onu arkasına alan adamında başına bela açmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PHİLOPHOBİA - [MYG-PJM]
FanficBakmayın öyle çocuk gibi göründüğüne, göğüs kafesi ne zamandan beri kan yerine acı pompalıyorsa, o zamandan beri çocuk olamadı.. (Philophobia, birini aniden öpme isteği.)