Bölüm 4

444 30 15
                                    

Dicle banyonun kapısını kapayıp alnını yasladı. Çok tehlikeli sularda yüzüyorsun Dicle, diye mırıldandı kendi kendine. Gözlerini sımsıkı yummuş az önce yaşadığı anı anlamlandırmaya çalışıyordu. Parmak uçları Barış'ın eline değdiği andan beri karıncalanıyordu sanki. İstemsizce baş parmağını diğer parmaklarında gezdirdi. İçerden hafifçe kulağına gelen sesler onu harekete geçirdi. Barış'ın arkadaşı gelmiş olmalıydı. Hızlıca aynanın karşısına gelip üstünü çıkardı. Bluzunu lavaboda hafifçe sıktığında akan kahve miktarı Dicle bu kadar gerilmiş olmasa onu güldürecek kadar çoktu. Şimdilik bluzu havlu askılarından birine asıp Barış'ın getirdiği büyük havluya uzandı. Barış'ın birkaç metre uzağında, üzerinde sadece sütyeniyle durduğunu düşünmemeye çalışarak karnını ve göğsünü kuruladı. Maalesef sütyeni de kahveden nasibini almıştı ama giyilemeyecek kadar ıslak değildi. Neyse ki Barış'ın tişörtü koyu renkti. Aynaya bakınca saçının uçlarının da biraz ıslak olduğunu fark edip iç geçirdi. Biraz suyla saçlarını avuçlarının arasından geçirip havluyla kuruttu. Kötü bir şaka gibiydi bu olanlar. Defterle ilgili daha çok şey öğrenme ihtimaline çok heyecanlanmış ve tatlı bir teşekkür için kahve getirmek istemişti. Asansöre binmeyi düşünemediği için mi yoksa bu koca çanta yerine omzuna asabileceği bir çanta almadığı için mi kendine kızsa bilemiyordu. Tamam, küçük bir sakarlık yaşanmıştı, herkesin başına gelebilirdi sonuçta. Daha fazla gecikmek istemeyerek Barış'ın tişörtüne uzanıp başından geçirdi. Muhteşem kokuyordu. Bir anda etrafını saran kokuyla aklı yine birkaç dakika öncesine gitti. Acaba kapı çalmasa ne olurdu, diye düşündü bir an için. Normalde asla bir şey yaşanmazdı ve geri çekilirdi, biliyordu ama Dicle Barış'ın yanındayken ne yapacağını kestiremiyordu artık. Barış'ta tam olarak kelimelere dökemediği, onu heyecanlandıran bir şeyler vardı. Sanki bir şey arıyormuş da onu bulmuş gibi hissettiriyordu Barış'la olmak. Onun içinde doldurduğu eksikliğin ne olduğunu henüz bilemiyordu ve bunu kurcalamak için yeterince cesur değildi. Tişörtün kokusunu bir kez daha içine çekip bakışlarını tekrar aynaya çevirdi. Yarı ıslak saçlarını çantasından çıkardığı tokayla at kuyruğu yaptı. Barış'ın tişörtü üstünde oldukça büyük kaldığı için yakası hafifçe omzuna kayıyordu. Tişörtü kotunun içine sokuşturup yeterince düzgün göründüğünden emin olunca derin bir nefes aldı. Kim bilir Barış'ın arkadaşı ne düşünecekti? Çantasını toparlayıp banyodan çıktı.

Barış kapıyı açtığından beri tam olarak kendine gelememişti. Arkadaşını karşılayıp içeri davet etmiş, bir süre havadan sudan konuşmuştu ama aklının onda olmadığı çok belliydi. Düşünceleri bir saniye bile banyoda üzerini değiştiren Dicle'den ayrılmamıştı. Yaşadıkları an bölünmese ne olurdu düşüncesi bir daha asla aklından çıkmayacak gibiydi. Tam 'bir şey içer misin?' diye sormak için ağzını açtığı sırada Dicle neredeyse boyundan büyük çantasıyla banyodan çıkıp yanlarına geldi. Barış Dicle'yi kendi tişörtüyle görünce yutkundu. Üstüne büyük geldiği belliydi ama yine de çok yakışmıştı. Ayrıca ilk defa saçlarını toplu görüyordu. Uzanıp o yumuşacık dalgalara dokunma isteğiyle doldu. Bakışları buluştuğunda Dicle hafifçe kızarıp gözlerini kaçırdı. Yanından gelen hafif öksürük ona bir misafiri daha olduğunu hatırlattı.

"Tanıştırayım, Dicle, Emir. Emir benim yayınevinden arkadaşım, bayağı iyi, bilgili bir çevirmen." Dicle gülümseyerek elini uzattı. Emir gayet sıcak ve arkadaş canlısı birine benziyordu. Aklında çevirmen deyince canlanan sıkıcı, öğretmenimsi hava yoktu. "Dicle de yeni evimin, hatta yeni hayatımın mimarı. Benim için Büyükada'daki evler gibi bir köşk tasarlıyor. Hatta kendisi de adalı."

"Vay, sonunda istediğin oluyor yani. Ada evleri de çok özeldir, koca bir tarih var hepsinde. Zaten Büyükada'nın tarihi de çok zengin, kimler geçmiş düşünsene." Barış Emir'in biraz bilmiş hallerine alışkındı, daha bu yaşta kaç tane üniversite bitirdiğini, ne kadar okuduğunu (sık sık bahsettiği için) çok iyi biliyordu ama yine de Büyükada'da büyümüş olan Dicle'ye ada tarihini anlatma çabası biraz sinir bozucu geldi. Dicle'nin yüzünden kibar gülümsemesini düşürmeden başını salladığını görünce konuyu değiştirmek için sordu.

BüyükadaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin