Okul kapısından girerken Zayn’in bana verdiği selamı başımla onayladım ve hızla sınıfa çıktım. Miley yoktu. Tek başıma bulmakta zorlanırım diye düşündüm ve Demilerin sınıfına gittim. Ama Demi’de yoktu. Telefonumu elime alıp Demi’nin bana dün akşam attığı ama umursamadığım mesaja baktım.
‘’Yarın okula gelemeyeceğim. Çok hastayım’’
O sinirle telefonuma vurmuştum. Okulu 8-10 kere tavaf ettim. Justin’ide görememiştim. Belki de birlikteydiler kim bilir. İlk 2 derse girip Miley’nin gelmesini bekledim ama gelmemişti. Bu sinirle daha fazla boş hoca çekemeycektim. Zayn ve Harry’ye veda ettim. Demilere doğru firar edecektim.
Miley;
Siyahın en koyu tonu… İçeride bir siluet, beni çağırıyor gibi. Ona doğru gidiyorum. O siyahlıkta sadece o gölgeyi görüyorum. Dilim bomboş, beynim susmak bilmiyor. Dışarıda bir sürü insan var. Kimi ölü gibi kimi ölüden farksız. Ama ölü olanlar kalbimde bir mezarlığa sahip, ölüden farksız olanlar ise kafamın içinde yaşıyor.
Kafamın içindekiler yetmezmiş gibi, bir sürü ben var içimde. Gittikçe beni öldürmeye çalışıyorlar sanki. Olmadığım biri gibiyim şimdi. Beyazlığıma bulaşan küçük siyah noktaları temizlemek istemiştim. Yardım dilediğim kişilerin beni daha da kirleteceklerini bilememiştim. Kimsesizdim. Yalnızlık, şimdi en büyük çaresizlik.
Justin;
‘’O okula başlayacaksın Justin.’’
Sesinin kirliliğinden iğrendiğim bu adamdan nefret ediyordum.
‘’O küçük kızın okuluna başlayacaksın. Onunla iyi anlaşmaya bak. Onu yavaş yavaş aramıza çekeceğiz koçum. Göreyim seni.’’
Pislik adam ufak gülümsemesiyle omzuma vurup, adamlarına verdiği işaretle yanımdan ayrılmıştı. Hayatta kalmam için bu adama itaat etmem gerekiyordu. Başka çarem yoktu. Aslında bazen bundan memnun olduğum bile oluyordu. Bana yardım ediyorlardı.
Köhne yerden çıkmak için büyük demir kapıyı var gücümle ittim. Kapının iğrenç sesi kulağımı tırmalarken birkaç fare sesi kulağıma ulaşmıştı. Dışarı çıkıp sol köşede Miley’nin sırtını sıvazlayan pislik adama bakıp yanlarına gittim.
‘’Ben onu evine bırakırım Belam Dayı.’’ *Belam; terbiyesiz, pis boğaz.*
Miley’ye arabamı gösterip arabaya doğru gitmesini söyledim. Miley arabaya doğru giderken Belam Dayı’ya doğru döndüm. Yüzünde memnun bir sırıtış vardı.
‘’Aferin aslanım.’’
Soğuk ifademi koruyarak arabamın yanında bekleyen Miley’nin yanına gittim. Araba’yı açıp oturmasını bekledim. Seslice havaya nefesimi üfledikten sonra sürücü koltuğuna geçtim.
‘’Justin Bieber.’’
‘’Memnun oldum, beni söylemişlerdir zaten. Miley.’’
‘’Bu adamlara bulaşacak kadar ne yaşadın?’’
‘’Yardım edeceklerini söylediler. Kaybedecek neyim var ki?’’
Gözleri doluydu ama buruk bir gülümsemesi vardı. Doğru söylüyordu. Belam ne kadar pislik biri olsa da amacına ulaştıktan sonra yardım ederdi. Miley’le tanışma faslımızı yapıyorduk. Tarif ettiği adrese az bir mesafe kala telefonum çaldı.
*Belam Dayı arıyor…*
Yeşil sürgüyü çekip cevapladım.
‘’Kızı da al mekana gel.’’