|Eighteenth Chapter|

221 27 154
                                    

[Hendery]

"Daha iyi hissediyor musun?"

Xiaojun'un konuşması ile beraber etrafa bakınmayı bırakmış ve ona bakmıştım. Gülümseyerek bana bakarken ben de ona bakmış, başımı olumlu anlamda sallayarak biraz daha sokulmuştum ona.

Geceyi onunla beraber geçirmiştim. İlk başta her şey çok güzeldi, beraber gezmiş ve birbirimizi tanımıştık. Lucas ve Yangyang sayesinde birbirimizi biraz olsun tanıyorduk ama eksikti.

Ve biz o eksikleri tamamlamıştık o gece.

Dolunay ortaya çıkana kadar beraber oturmuş, konuşmuş, yemek yemiş ve film izlemiştik. Dolunay çıktığı zaman ne olduğunu tam olarak hatırlamıyordum ama sabah uyandığım zaman onun mührünü taşıyordum.

Şimdi ise tekrar birbirimize sarılarak oturuyorduk.

"Çok acıyor mu?" demişti bana bakarak. Bir elini mührüme koymuş ve hafif bir şekilde okşamaya başlamıştı ısırdığı yeri. "Ve bir şeyi kafana takıp üzüldüğünü biliyorum. Ne oldu bebeğim?"

Dedikleri ile beraber gülümsemeye devam etmiştim. Cevap vermek yerine başımı omzuna koymuş ve gözlerimi kapamıştım. O ise beni fazla zorlamamış, tekrar sarılarak saçlarımdan öpmüştü.

Kardeşlerime ne diyeceğimi bilmiyordum.

"Xiaojun..."

Ona seslenmem ile beraber bakışlarını tekrar üzerime yönlendirmişti. Ben de başımı kaldırıp ona bakmış, endişeli bir şekilde konuşmaya başlamıştım.

"Biz şimdi mühürlendik ya..." demiştim ona bakarak. O ise gülümseyerek başını sallamış, beni dinlemeye devam etmişti. "Ne olursa olsun benimle olacaksın, değil mi?"

"Ne olursa olsun seninle olacağım. Seni asla bırakmam Hendery çünkü seni ilk gördüğüm andan beri seviyorum ben. Ayrıca kardeşine benzemem, endişelenme."

Dedikleri ile beraber ikimiz de kıkırdamış, tekrar birbirimize bakmıştık. Yüzünü bana yaklaştırdığı zaman kapı çalmış, tekrar birbirimize bakmıştık.

"Açmayalım bence, kalsınlar dışarıda."

"Bu kabalık olur, açmamız gerek ve pek rahat vereceğe benzemiyor."

Çalmaya devam eden kapı ile beraber iç çekmiş, alnımdan öperek kalkmıştı koltuktan. Kapıyı açtığı zaman konuşmasına izin vermeden iki kişi içeriye girmişti.

"Yangyang? Johnny hyung?" demişti Xiaojun, şaşkınlığı yüzünden belli oluyordu. "Ne oluyor-"

"Gidiyoruz Hendery."

Kardeşimin konuşması ile beraber beni kaldırmış ve peşinde sürğklemeye başlamıştı. Ben ondan kurtulmaya çalışırken Johnny hyungun konuşması ile beraber durmuştu.

"Yangyang dur. Onu zorla götüremezsin."

Konuşması ile beraber bir süre ona bakmış, ardından mühürlendiğim alfaya bakmıştı. Xiaojun'a bakarken siniri daha çok belli olmuştu.

Tekrar yürümeye başlamış ve benimle beraber evden çıkmıştı. Ben ondan kurtulmaya çalışırken durmuş ve bana doğru dönmüştü.

"Aklından ne geçiyordu?" demişti bana bakarak. Siniri açıkça belliyken ben de kaşlarımı çatmıştım. "Sadece beraber vakit geçireceğiz dediniz ama geldiğimde bir de ne göreyim? Mühürlenmişsiniz!"

"Sana ne oluyor Yangyang? Mühürlenmem niye seni kızdırıyor?"

Derin bir şekilde nefes alıp vermiş ve saçlarını geriye atmıştı. Ben sakin bir şekilde ona bakarken o da bir süre sonra sakin bir şekilde bana bakmaya başlamıştı.

"Korkuyorum çünkü. Onun sana zarar-"

"Şu andan bahsediyorsan sen gelip beni alana kadar bana zarar bile vermemişti." demiştim ona bakarak. "Korkacağın bir şey yok çünkü bwn onu tanıyorum, o da beni tanıyor. Ve isteyerek mühürlendik zaten."

"Biraz gözlerini aç artık Yangyang. Bu şekilde devam edersen herkese zarar veren sen olacaksın."

••••••
Obaaaa ne oldu şimdi

Strawberry and Chocolate •KunYangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin