Bir Başkasının Gözyaşlarını Taşıyorsun Demek Yanaklarında

673 78 84
                                    

Lee Minho'nun kolları senin ince belini sararken ister istemez seni ilk gördüğüm güne gidiyor aklım. Ya da tanıştığımız gün? Gerçek aşkı bulduğum gün,, her şeyi mahvettiğimi düşünüp aslında birçok şeyi yoluna koyduğum gün, evimi bulduğum gün...
O gün hava bile bir garipti. Sabah gökyüzünde parıldayan güneş ben dışarı adımımı attığım an bulutların arasına kaçmış ve bulutlar da yaşlarını üzerimize boşaltmaya başlamıştı. Fakat seni tanımamda birçok şeyi de havaya borçluyum sanırım. Sana daha öncesinde havaya borçlu olduğumu söylediğimde bunun Tanrı'nın bize bir hediyesi olduğunu söylemiştin. Bilemiyorum. Eğer öyleyse şu an bir başkasının kollarında oluşun Tanrı'nın bir cezası mı bana? Sanmıyorum sevdiğim, Tanrı bana bu kadar büyük bir hediye ve bu kadar büyük bir ceza verecek kadar umursamıyordur beni. Seo Changbin dünya üzerinde yaşayan öylesine bir adam. Ne Hwang Hyunjin'i, ne de onu kaybetmeyi hak ediyor.

Hayatımı tamamiyle işime ve işlevleri etrafında döndürdüğümü birlikte olduğumuz bu iki buçuk senede anlamış olmalısın. Ki zaten en büyük kavgalarımız da bu yüzden çıkardı. Asla senin neşene, hayat sevincine ve tempona ayak uyduramadım. Bilemiyorum Hyunjin uymam gerek miydi ki sana? Beni ben olduğum için sevemedin, bana tutunamamdın. Ben ise sen olmaya çalışsam da başaramadım işte. İşlerime baktım. Bir şey olduğunda önceliği her zaman işime verdim fakat sen o gün bana ilk defa işimi bir kenara atmayı ve eğlenmeyi öğrettin sanırım. Dediğim gibi yanıltıcı havaya kanmış ve üzerime takım elbiseden başka bir şey almamıştım. İş hayatım için oldukça önemli olan bir sunumum vardı ve gerekli olan her şey siyah çantamda saklıydı. Otobüs durağına tedbir amaçlı dakikalar önce vardığımda oturup son defa çantamın içindeki kağıtları düzenliyordum. Birden çıkan rüzgarla hepsi etrafa uçuşmuştu. Bazıları yakalayamayacağım kadar uzağa bazıları da su birikintilerine uçmuş ve tamamiyle erimişti. Ben umutsuzca birkaçını avuçlarım arasına sıkıştırmış olsam da artık o sunumun benim için hiç olduğunun farkındaydım. Yere çöküp ağlamaya başladığımda çok geçmeden omzumda bir dokunuş hissettim ve hayatımda duyduğum en kadifemsi ses kulaklarıma doldu.

"Ağlıyor musun yoksa yağmur damlaları mı bunlar?"

Evet aynen böyle demiştin. Anlamsızca yüzüne baktığımda gördüğüm gözlerin aslında beni hayata bağlayan hareler olduğundan bir haberdim. Fakat Hyunjin gözlerin, beni hayata bağlayan sana ait olduğundan mıdır bilmiyorum, gördüğüm en güzel gözlerdi. Hala öyleler. Şu an Minho'nun kolları arasından onun yüzüne bakıp gülümserken ve ara sıra dudaklarına öpücükler bırakırken o denli güzel parlıyorlar ki uzaktan bile görüyorum ben bunu. Umarım Minho gözlerinin bu parıltısını en güzel yerden izliyor olmanın değerini bilir. Benim aksime.

"Yağmur damlaları..."

Sana, benim için o an yabancı olan sana, ağladığımı söyleyemezdim bu yüzden suçlamıştım yağmur damlalarını. Önüme gelip çömeldin ve burukça gülümsedin bana. Ah, Hyunjin bana hep burukça gülümsedin. Şu an Minho'ya gülümsediğin gibi gülmedin bana hiç. Olsun ama ben senin buruk gülüşlerine aşık oldum. Ben buruk gülüşleri hak ettim Hyunjin.

"Demek öyle. Bir başkasının gözyaşlarını taşıyorsun demek yanaklarında."

Her zaman gizemli ve oldukça hoş cümlelerin oldu Hyunjin. Kendin gibi zarif cümleler kurardın ve ben, benim gibi kaba biri asla seni anlayamadım. O zaman senin bu cümleni de anlayamadım, öylece baktım sana ama sen buruk gülümsemeni yüzünden düşürmedin hiç.

"Kimsenin yaşı değil. Yağmur işte."

Bu tekdüze ve gri cümlem bile seni yıldırmadı o gün, halbuki anlamış olman lazımdı ne denli uygun değilim sana. Anlasaydın ve beni bir başıma bıraksaydın o gün belki de kalbim bu kadar acımazdı diye düşünmeden edemiyorum. Özür dilerim Hyunjin ama sana bu konuda kızıyorum sanırım. Elbette bana kazandırdığın bu iki buçuk yıl hayatımın belki de tek güzel zamanıydı fakat kaybettiğim an seni her şey başa döndü işte. Bana kazandırdığın hiçbir şeyi muhafaza edemedim. Şu an yeniden başlıyorum ve çok korkuyorum. Sensiz olmak da daha çok yakıyor canımı. Bu yüzden keşke kendini alıştırmasaydın bana da şu an sana bakarken içim içimi yemek yerine bir yabancı görseydim.

Too many cigarettes to count | changjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin