O an ne kadar istemesem de gözlerimi yüzüne çevirdim. Benden bir yanıt bekliyormuş gibi durmaktan ziyade daha çok bu soruyu sorduğundan ötürü bir pişmanlık duyuyormuş gibi duruyordu. Bir süre ne o tek kelime daha etti ne de ben bir şey söyledim.
"Neyden bahsediyorsun ?" deyip anlamamazlığa vurabilirdim veya çıkışıp "Ne saçmalıyorsun ?" diye sorabilirdim ama bu kendinden emin bir şekilde söylediği o şeyden sonra karşımdakini aptal yerine koymaktan başka bir şey olmazdı. Daha fazla dayanamayıp yanımızdaki kaldırma çöktüm, muhakkak konuşulacak bir şeyler vardı. Ayrıca oturmam, söylediği şeyi doğruladığımı da gösteriyordu. Hemen sonra o da aynısını yaptı.
Sanki oturmamla birlikte ona sormak, söylemek istediğim her şey karmakarışık bir biçimde belleğimde yer etti. En mantıklısı hangisi diye düşünürken kulaklarıma
"Ne zamandır ?" sorusu doldu.Kendi içimde tekrarladım bu soruyu. Dışarıdaki zaman ne kadar yavaş ilerliyormuş gibi gelse içimde bu durum kat kat daha fazlaydı.
"İki yıldan fazla oldu" diyebilmem için saatler geçmiş gibiydi.
Elimden geldiğince beni düşünce karmaşasına iten her şeyden sıyrılıp ben de "Ne zamandır ?" diye sorabildim. Bu soruyu benden de bekliyormuşçasına direkt cevap verdi."Bir yıla yakın bir süredir."
Bunu söylerken o kadar sakindi ki bu sakinliği içten içe suçluluk hissi yaratıyordu bende. Ya da o anki korkum bana böyle hissettiriyordu.
Daha önce hiç böyle bir ihtimali göz önünde bulundurmamıştım. Daha önce de dediğim gibi hiçbir zaman Ömer abi hakkında bir beklenti içinde olmamıştım. Fakat bu sohbetin bu denli tekdüze ilerlemesi beni korkutuyordu işte."Peki sen.." deyip durdum, diyeceğim şeyi unutmuştum. Biraz sonra "Nasıl ?" diye sorabildim ancak.
Ama o "Soruları sıra ile soruyorduk sanıyordum" diyerek topu tekrar benim tarafıma sürdü. Aynı soruyu bana sorduğunda top çoktan benim kontrolüme geçmişti fakat ben o akşam gerçekten iyi bir oyuncu değildim. Derin bir nefes aldıktan sonra kafamda birkaç kelimeyi birleştirip kontrolsüz bir şekilde anlatmaya başladım..
"Seni takım elbise ile görmüştüm. Evinizin önünde. O ilk gün suratına bakıp tek kelime edemedikten sonra bunun sebebini günlerce sorguladım kendi kendime. Ne hissettiklerim ne de sen, ikisi de herhangi bir şey değildi benim için. Her gün görüşüyoruz neredeyse, başka biri olsaydı eğer belki de görmedikçe kafamdaki düşünceleri de atabilirdim tek seferde ama seni gördükçe tekrar tekrar aynı his yığınına sürüklenmek, kafamdan atmaya çalışmak.. Mümkün değildi işte hiçbiri.
Sana karşı bir şeyler hissedene kadar içimde böyle hislerin var olduğuna dair hiçbir fikrim de yoktu. Yani seninle birlikte ben de kendimi keşfediyordum.
Bir süre dışarı çıkmadığım bir dönem olmuştu. Seni görmek, seninle konuşmak, çocukların yanında hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalışmak.." duraksadım. Ben duraksayınca kafasını yerden kaldırıp yüzüme baktı. Derin bir nefes alıp anlatmaya devam ettim.
"Bunlar benim için oldukça güç şeylerdi o zaman. Ben de çareyi kendimi soyutlamakta buldum.
Bu, zaman içinde hissettiklerimle birlikte yaşamamı da kolaylaştırdı.Şu an bile tamamen alışmış sayılmam fakat her ne olursa olsun bir şekilde tutunmuştum. Elbette sindirmek, kabullenmek kolay olmadı ama en azından ilk zamanki çöküntümden arınabilmiştim. Ta ki az önceye kadar."
Ardı ardına, pek de dinlenmeden sıraladığım cümlelerden sonra kendimi elimden geldiğince ifade edebilmiş olduğum için kutluyordum içimden. Fakat onun mimiksiz suratı aniden yine aynı duygulara evrilmeme sebep olacakken,
"Peki bu böyle nereye kadar Ali?" dedi.
Kendimi yeterince ifade edebildiğimi düşündüğüm o kadar cümleden sonra belki de söylenebilecek en kötü şeyi söylemesi içimde bir şeylerin kopmasına sebep olmuştu. Yerimden kalkarken "İyi geceler Ömer abi" dedim. Son cümlesinin ağırlığından olsa gerek yavaş adımlarla eve doğru yürümeye başladım.