Onu hissediyorum, yaptığı hareketleri analiz ettim. Fazlasıyla tahmin edilebilir. Güçlü ve zayıf yönlerimi biliyor. Ama benim de bildiğim şeyler olduğunu unuttu. Bu küçük alanda fazla düşünmeyiz. Geçmişten kalan belli kurallarla oynarız. Aslında hiçbir zaman böyle bir anlaşma var olmadı. Sadece içgüdüsel davrandık. Yaptığım ani bir hamleyle benden kaçmaya başladı. Her zamanki gibi rotası oldukça belliydi. Ama onu özel kılan şey az düşünmesi değildi. Çok hızlı hareket ediyordu. Sınırları benimkinin çok üstündeydi. Ama bilmediği bir şey vardı. Artık aramızdaki bu küçük anlaşmaya sadık kalmayacaktım. Saklanabileceği yolları kapatmıştım. Giremediğim küçük noktalardaki bu çaresizliğim son buluyordu. Sürekli güvenli olacağı tek yere de aldığı kilolar nedeniyle girmiyordu. Belli ki benim kaybettiğim bu mücadelelerde rakibim epeyce şımarmıştı. Onu besi danaları gibi beslemiştim. Yiyemediğim şeyleri büyük bir iştahla yediğini fark ettiğimde bu oyunda galip geleceğimi anlamıştım. Amansızca koşuyordu. Girebileceği yerlerin kapandığını bir bir deneyimlemişti. Alan git gide daralmıştı. Bir ihtimal diye saklandığı her yeri işgal ediyordum. Artık teslim olmanın vaktiydi ama son bir hamle daha yaptı. Artık kaçmıyordu. Amansızca saldırıyordu. Ama bana zarar veremeyeceğini de biliyor gibiydi. Belki de her yaptığım kardır mantığıyla ilerlemişti. Rakibim ilk defa taktik değiştirmişti. Ama yaptığı planın amatörlüğü karşısında sadece onun adına üzülebilmiştim. Teslimi bir ayin edasıyla yapmak istiyordum. Beyaz tüylerinden tuttum. Elimi omuzlarında kilitleyip hareket edemez durumda bıraktım. Kurban için hazırdı. En büyük avcının avcısı bendim. Bin yıllar içinde süren bu doğal seleksiyonun baş canlısı bendim.