01

165 29 14
                                    

"Hey, sen!"

Dudaklarımın arasındaki izmaritin izin verdiği kadarıyla yanımdan geçen siyah saçlı gence seslendim. Gözlerini bana çeviren genç donuk bakışlar atarak ona seslenip seslenmediğimi anlamak adına önce etrafına bakındı sonra da eliyle kendisini gösterdi. Yanımızdan geçip giden insanlar yollarına devam ederken tekrar tekrar gözlerini olduğumuz yere çeviriyorlardı.

"Evet, evet sana sesleniyorum."

Birkaç adımla yanına yaklaşırken parmaklarımın arasındaki izmariti bir kenara salladım. Gözleri attığım izmaritte takılı kaldı.

"Yere atman doğru değil."

Hâlâ yanıyor olan izmarite doğru yürüyüp üstüne bastı ardından kenardaki çöpe attı hızlıca. Çantasından çıkardığı kolonyayı eline döktü, sanırım kokudan hoşnut değildi. Gerçi kim sigara kokusundan hoşnut olabilirdi ki? Bazen ben bile tiksiniyordum.

"Pekâlâ, bay doğru üzgünüm."

Sesleniş biçimimden hoşlanmadığı kadar benden de hoşlanmadığına eminim. Aslına bakarsanız yeni taşındığımız bu küçük yerde kimsenin benden hoşlandığını sanmıyorum. Buraya ait olmadığım fazlasıyla göze çarpıyordu. Gerçi bu dünyada ait olduğum bir yer var mıydı orası da meçhul.

"Ne için bana seslendin?"

Tek kaşı havalanarak sorusunu yöneltti. Sonuç odaklı olması hoşuma gitmişti ve ufak bir tebessümü dudaklarıma konuk etmeme sebep olmuştu.
Elinde tuttuğu birkaç kitabı düzeltti benden cevap beklerken.

"Buraya yeni taşındım ve okulun nerede olduğunu bilmiyorum. Seni kitaplarla görünce okula gidiyor olabileceğini düşündüm."

Başını salladıktan sonra bedenini biraz önce gittiği yola doğru çevirdi ve ilerlemeye başladı.

"Peşimden gel."

Başımı sallayarak ardından yürümeye başladım. Yanından geçtiğimiz her insan uzun süre gözlerini benden ayıramazken bıkkınca nefes verdim.
Saçlarımı boyuyor olmam, tırnaklarıma oje sürmem veya moduma göre sürekli değişen ne olduğu belirsiz tarzımın insanların alışılmışının dışında olduğunu biliyordum fakat bu kimi ilgilendirirdi ki benden başka?
Ne kadar alışık ve umursamaz olsam da sürekli aynı şeyleri yaşamak insana bıkkınlık vermiyor değildi açıkçası.

Yanında adımladığım genç göz ucuyla bana baktıktan sonra sakince konuşmaya başladı.

"Aynı kalıptan çıkmış insanların arasına hoş geldin. Kendin olmaya devam edersen göze batmaya da devam edersin."

Kaşlarımı çattım.

"Sen kendin değil misin?"

Sorum üzerine bakışlarını bana çevirdi ve güldü.

"Yanlış soru. Doğru soru 'kendini hiç buldun mu?' olacak."

O an ne diyeceğimi bilemedim. Zaten yeni uyandığım için bir şeyleri kavramam normalinden daha uzun sürüyordu. Bu yüzden susmayı tercih ettim ve ayağımla tekmelediğim küçük taştan daha önemli bir şey yokmuş gibi başımı hiç kaldırmadan yürüdüm.
Biraz daha yürüdükten sonra konuşan insan sayısının artması ve taşımı kaybetmeme sebep olan kalabalık ile okul bahçesine girdiğimizi anladım.

"Birinci kattaki koridorun sonunda müdürün odası var sınıfını öğrenirsin."

Yine aynı sakinlikle konuştu ve bana bakmadan ilerlemeye başladı. Birkaç adım sonrasında duraksadı ve bedenini bana çevirdi. Fazlasıyla içten gözüken ama aslında öyle olmayan gülümsemesini dudaklarına yerleştirdi.
Güzel oynuyordu.

the adults are talking | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin