Güneşin bunaltıcı ışığı pencereden içeri süzülürken Lis çoktan ayaklanmıştı bile . Aklı karışmıştı. Sorularına cevap bulmalıydı fakat büyükbabası Bob'un o mektubu görmesini istemiyor oluşunun cevabını çok merak ediyordu . Ayağında pofuduk terlikler üstünde ise siyah t-şhört ü ve yırtık bol pantolonları vardı. Uçarmışcasına indi aşşağı . Annesi kavhaltı hazırlıyor , babası ise garajda annesine götürmek için çiçek tohumlarını arıyordu . Lis hemen annesinin yanağına minik bir günaydın öpücüğü kondurdu ve babasını görmek için garaja açılan mutfağın arka kapısından başını uzattı ,
-Babaaa , büyükannem Mary, hiç büyükbabamın mezarını ziyaret etmiyor?-çünkü annem biraz duygusaldır bu konularda, orda da büyükbabandan bahsetmesen tatlı kızın... sevgili anneciğim biraz asabileşiyorda , sen pek tanımıyorsun onu .
-Evet . sanırım daha sık gideceğim,onu daha iyi tanımalıyım.Mary'nin evi uzak olduğundan pek sık gitmezler di . Gittikleri zamanlar da ise Mary bahçeden çıkmazdı . Bob onun yanına gider biraz sohbet eder , Lisa bi köşeye çekilip kitap okurdu . Büyükannesiyle de çok konuşmazdı "nasılsın iyiyim sen bende iyiyim" genelde bu gibi kısa diyologlar ile konuşup anlaşırlardı . Bu yüzden Lis onun sadece günlük rutinleri hakkında ve çiçekleri sevdiği hakkında bişeyler biliyordu sadece . Fakat bu mektup , bu intihar notu o eve ve Büyükannesine olan soğuk sıkıcı tavırların bir anda yok etmiş yerine heycan , merak ve korku dolu bir Lisa bırakmıştı.
Mary orta boylu , zayıf , kısa dalgalı saçlara sahip genelde huysuz ve duygusuz bir yüz ifadesine sahipti. Çiçekleri seviyor du onları önce gözü gibi bakıp büyütüyor sonra kurutup saklıyor ve kuruttuğu her çiçeğe "Sende öldün ama senide onun gibi saklayacağım" diyordu. Lisa buna bi anlam veremiyordu genellikle ama vermek de istemiyordu umarsamaz kızımız .