1.Bölüm

41 15 19
                                    

Herşey yokuş aşağı yuvarlanan şişe gibi ne olup bittiğini bilmeden, anlamadan, doymadan geçiyor hayat ... Bize de şişenin kırıkları kalıyor...

  Parkta oturmuş bir babanın kızı ile nasıl ilgilendiğini izliyorum, saçını okşuyor yüzünü elleri arasına alıyor. Yutkundum, gözlerim doldu. Babam da hiç beni sevmiş miydi? bilmiyorum ki babam ile ilişkim akşam yemeği ve kahvaltı da afiyet olsun demek o da bu aralar yok işleri yoğunmuş, çocukken de öyleydi yoğundu. Gözlerimi silip kalktım o banktan kulağımı takıp yürümeye başladım sokaklarda içim daraldığın da hep aynı şarkı hep sokaklarda yürürdüm. Sezen Aksu yüzünü dökme küçük kız. Ben size kendimi tanıtmadım değil mı? Adım Saye, Saye Marchal aslen Fransız kökenliyiz İstanbul'a 15 yaşında geldim babamın işleri yüzünden şimdi diceksiniz ki Fransız kökenli ama adı türk anneannem koymuş anne tarafım türk benim.
  Fransa güzel İstanbul kadar değil ama İstanbul bir başka, herşeyi trafiği, kalabalığı, insanları, herşeyi ile İstanbul çok güzel en güzeli de yalnız İstanbul. Telefonumun çalması ile açtım .
"Efendim"
"Sayem nerdesin sen?"
"Yürüyüş yapıyordum noldu Gazel?"
"Bugün Baran gelecek unuttun mu?" duyduğum şey ile yerim de tepindim unutmuştum .
"Saol Gazel " diyerek yüzüne kapattım. Unutmuştum of Saye of hemen koşarak eve geldiğim de nefes nefese kalmıştım aradaki mesafe sandığım dan uzundu yâda  ben acele ettiğim için yetişme endişesin de olduğum için öyle gelmişti. Garaja girdim ve arabamı çıkartarak son gaz havalimanına sürdüm.

Havalimanına girdiğim de uçağın indiğini fark ettim ' hayır ya ' koşarak köşeye dönünce birine çarptım elimle alnımı okşarken başımı kaldırdım
"önünüze bakar mısınız hanfendi"  ne! bu adam önüne bak mı dedi? Allah aşkına nasıl bir kabalık bu! Kaşlarımı sinirle çatarken tam konuşacağım sırada gözüm kafasında duran şeye takıldı o ... takke mı?
"Hanfendi özür bekliyorum " duyduğuma inanamayarak bakışımı ona çevirdiğim de onun bakışının bende değil de telefonun da olduğunu gördüm. yuhhhh ama ya
"Özür mü? beyfendi size çarpan ben değilim ayrıca burası bir köşe yani burda sizi görüp de bilerek çarpmam imkansız birşey hem neden bilerek size çarpayım ki bu çok saçma" dediğim de boğazımın kuruduğunu fark ettim. Çok mu konuştum belki biraz yada hızlı. Adama döndüğüm de elinde ki telefonun titrediğini ancak açmadığını fark ettim neden açmıyor ki omuz silkerek yanından geçip gittim. Ne özür beklerim ne de özür bekletirim...

  Bu havalimanına neden bu kadar büyük ve karışık olur ki Allah'ım bulamıyorum kos kocaman çocuğu bulamıyorum. Tüm yorgunluğum ile bir sandalyeye oturdum. Elimle kestane saçlarımı karıştırırken onun sesini duydum.
"Süt hırsızı " oydu kahkaha attım gerçekten oydu özlemiştim onu hayatımda ki yeri çok büyüktü . Koşarak boynuna atladığım da kolları sardı beni.
"Baran'ım ya çok özledim "
" Ah be Sayem bende özledim "
" yorgun musun? hadi gel gidelim eve"diyerek aceleyle bavulu kaldırmaya çalıştığım da kolumu tutarak durdurdu.
"Sakin ol süt hırsızı" sonra gözleri ile bavulu işaret etti
" Kızım sen Hulk falan mısın? bu ne güç " dediğin de bende bavula baktım yerinden bir cm bile oynamamıştı. Gülerek saçımı karıştırdı.
" Şaşkın süt hırsızı yolu göstermen yeterli " dediğinde bende güldüm. 
  Arabaya bindiğimiz de onun bu kadar eşya getirmesine söyleniyordum. Hayır yani sen erkeksin erkek ona göre davransana be adam. İlk gördüğüm de bir bavulu var sanmıştım ama yanılmışım o büyük ağır bavulun yanında küçük bavul ve el çantası da varmış. Allah'ım o el çantasıni taşımak ne kadar zordu anlatamam bakın el çantası hafiftir sanmayın ağırdı gerçekten ağırdı.
"Doğruyu söyle çantanın içinde ne var?". Arkasını yaslanıp saçlarını geriye atarken
"Açtığın da görürsün" Başımı iki yana sallayarak arabayı çalıştırdım.

Eve geldiğimizde annemin sesinin duymam uzun sürmedi
"Hunter oğlum hoşgeldin" şimdi siz diyeceksiniz ki Hunter kim? Baran Hunter ikisi aynı kişi aslında olayın özü şu, Fransa da yaşarken türk dizilerini çok severdim ve sevdiğim o dizilerden birinde Hunter olmasını istediğim biri vardı Baran bende ona Baran demeye başladım çünkü o dizide ki Baran benim için Hunter dı bu şekilde adı hep Baran olarak kaldı ki okulda da Baran ama annem ve babam Hunter derler.
"Hoşbuldum validem"  Annem Baran'ı sürükleyerek koltuğa oturtarak
"Anlat bakalım annen nasıl, çok gezdin mı? bir sıkıntı yok değil mi?" diye devam edecekken durdurdum.
"Anne çocuk yoldan geldi bırak da nefes alsın "
"Kıskanç süt hırsızı ben böyle iyim "
"Senin iyiliğini düşünüyorum farkında mısın."
  Saçlarıma öperek ayağa kalktı.
"Süt balım çok haklı şimdi uyuyacağım akşam yemeğinde görüşürüz" diyerek gidince annem ile mutfağa geçtik.
Mutfak işlerini seviyordum. Ama şöyle bir huyum     var ki kimsenin bana karışmasını sevmiyorum, yanım da durmasını konuşmasını asla bu biraz tuhaf bir huy ama ne yapalım ben böyleyim işte. Şuan da annemin soğan doğradığı o bıçak ile domates doğramasına katlanamıyorum mesela.
Tamam sakin ol Saye sakin...

Akşam yemekleri genellikle sakin geçirdi yani babam olmadığı zamanlar da şuan değil ama babam sofra da ve ben tedirginim. Nedeni yok bilmiyorum insan neden babasının yanında tedirgin olur ki . Bakışlarımı babamın yüzüne çevirdim. Baran ile sohbet ediyordu nasılsın dedi mesela, gözleri baktı sonra güldü bide bunları bana değil Baran'a yaptı ya çok acıdı be. Hayır bu kıskançlık değil bu sadece ameliyatlı yerin sızlaması...

Üşümeyi seviyorum, tenimde gezinen rüzgarı, soğuk havanın o temiz kokusunu bana yaşadığımız hissettiriyor, uçmayı düşündürüyor ve her nefes de hayal kurmayı....

  Yazdığım şeyi okurken gülümsedim. Hislerimi yazmayı seviyordum bu da benim nadide özelliklerimden. Derse geç kalmamak için oturduğum bank dan kalkarak okula doğru yürümeye başladım. Karşı dan karşıya geçerken birşey fark ettim. Balkonun taşı yâda mermeri mı artık ne desem bilemedim ya aslında bildiğin balkon çöküyor ve kötü olan şu ki tam altından bir kız geçiyor olması. Düşünmedim koştuğum gibi kızın kolunu tuttum ve sarıldım. Evet sarıldım hiç tanımadığım birine ama güzel kokuyormuş .
Olayı anlayan insanlar şaşkınlık, korku ve. telaş ile gereken merkezlere haber verirken kızdan hafif uzaklaştım.
"İyi misiniz?".  Siyah başörtüsü ve bal rengi gözleri ile etkileyiciydi.
"e..vett " dedi kekelemişti.Onu bankların olduğu yere getirerek oturttum. Çantam dan suyu alarak uzattığım da hiç tereddüt etmeden aldı içti. Halbuki o su açılmıştı.
"Allah razı olsun"
"Önemli değil " demiştim ama bu cevab doğru oldu mu? bilmiyorum.
"Amin demelisin" dediğin de yanlış cevap olduğuna tamamen kanaat getirdim.
"Amin diyelim o zaman" dediğim de gülümsedi. Elini uzatarak
"Hifa Caferoğlu ben" elini sıktım.
"Saye Marchal" gülümsedi gülümsedim.

Evet ilk bölümün sonuna geldik. Nasıl buldunuz? Oy ve yorumunuzu bekliyorum. Sorularınız varsa yorum olarak yazabilirsiniz.

Oy ve yorum yapan destek olan herkese teşekkür ederim....

Filistin'in SesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin