YASAK-1

577 37 1
                                    

Her zaman mutlu bir kızdım. Her istediği olan hatta hayatta hayır kelimesinin ne olduğunu bilmeyen ve de kullanmayan biri de diyebilirsiniz. Ama hiç bir zaman şımarık bir kız olmadım.Ailem tarafından tek çocuk olduğum için fazla değerliydim.Benim doğum anımda annemin fazla kan kaybetmesi sonucu doktorlar annemin bir daha çocuk doğuramayacağını söylemişler. Bu üzücü durumu bir çok hastane de ki uzman doktorlara anlatıp göstermişler fakat hepsi aynı cevabı vermiş.Annem ve babam gerçekten çocukları çok sevdikleri için ve bir daha da çocukları olmayacağı için bütün ilgilerini benim üzerime çektiler.Şimdiyse babam İstanbul da bir şirketle ortak olmak için anlaşma yapmış.Ortak olacağımız şirketin önceden bir sahabi varmış fakat tek başına yürütemediği için ortak arıyormuş.Babamın da olabileceğini düşünmüş ve teklif etmiş. Bizde bu teklifi ailecek masaya yatırıp enine boyuna oturup konuşup karar verdik.Zaten ortak olacağımız kişi babamın gençken en yakın arkadaşıymış o yüzden cok fazla kaygıya düşmedik. İstanbul da üç katlı bir ev tuttuk.Benim odam en üst kattaydı hatta en üst kat komple bana aitti.Banyo,televizyon izleme salonum,odam ve bir de eve gelecek olan yani benim misafirlerim ya da kısaca arkadaşlarım için iki tane de oda vardı .Genellikle odamdan hiç çıkmazdım çünkü benim katımda küçük bir lavobo vardı sadece evde hizmetçiler olmadığında yemek yemeğe aşağıya iniyordum. Kısacası odam benim kıymetlimdi.İstanbul a geleli yaklaşık bir buçuk hafta kadar olmuştu ve biz eve tam anlamıyla yerleşmiştik. Bu akşam da babamın ortağı ve ailesi gelicekti.Akşam yemeğine az kalmıştı hazırlanmaya başladım.Üzerime siyah diz kapağımın bir karış üstünde pileli siyah bir etek ve üzerine yakası açık olan,tiftikli,fuşya renkte bir kazak seçmiştim .Sonbahardaydık bu yüzden fazla kalın olmayan bir kazak seçmiştim.Hafif bir makyaj yaptım. Saçlarımı da saldım tokalarla yanlardan hafif topladım. Ayağıma siyah topuklu ayakkabılarımı giydim.O sırada zilin sesi duyuldu hızlı adımlarla odamdan çıkıp iki kat aşağıya indim.Annemler misafirleri salona almıştı.Bende salona geçtim.Herkes yerleşip konuşmaya başladı.Babam ve adının Kerem olduğunu öğrendiğim ortağı gençlik yıllarından bahsediyordu.Ortağımızın bir de oğlu vardı.Adı Tolga ve eşi Nilay hanım oldukça samimi ve sıcak kanlı insanlardı.Aradan bir on beş yirmi dakika geçtikten sonra sofraya oturuldu.Ben hayatımda misafirlerle haşır neşir olamadım çoğunlukla odamdan çıkmadım fakat bu önemli bir yemek olduğu için indim aşağıya. Yemekler servis edildi muhabbet edildi yemekler bitti fakat ben yemedim sadece tabağımdakilerle savaşmayı tercih ettim. Ekonomi konusu da tam bitmişken artık ben sıkıldım size iyi geceler diyip odama çıkıcaktım ki Tolga bana "Bahçeye çıkalım mı ? dedi. Sofra dakiler şaşkın bir şekilde bana bakarken bir on,on beş saniye duraksadıktan sonra,

"Olur tabi ki de"

dedim. Annemin bana göz kırpışından sonra Tolga ile bahçeye doğru yürümeye başladık. Aslında Tolga hiç fena çocuk sayılmazdı. Kumral saçlı, mavi gözlü ,boyu oldukça uzun ve çekici bir kişiliği vardı.Sıcak kanlıydı en azından. Bahçeye çıktığımızda ben biraz üşümüştüm çünkü dışarıya çıkacağımız aklıma bile gelmezdi o yüzden ince giyinmiştim.Tolga sohbete başladı.İlk olarak yaşımı sordu bende hafif bir tebessümle

"On yedi Sen?"

dedim oda bende

"on yedi"

dedi. Aradan kısa bir sessizlik oluştu ve Tolga konuşmaya başladı;

"Yüzmeyi çok severim, sabahları düzenli olarak yürüyüşümü yaparım, sonra da okula giderim. Aaa sahi okul demişken sen hangi okula gidiyorsun ?"

"Bende daha bilmiyorum açıkçası belli değil daha"

demiştim.Çünkü yeni taşındığımız için İzmir den daha okul bakmaya vakit bulamamıştık.Ardından bir itiraf Tolga:

"Gerçekten de çok güzel bir kızsın Ece senin yerinde olmayı isteyen bir sürü kız var değerini bil."

dedi ve benim en kötü huyum olan kızarmak yavaş yavaş bende etkisini göstermeye başlamıştı.Ne diyeceğimi bilmiyordum ki tam o sırada annem hızır gibi yetişmişti imdadıma.

" Hadi içeri gelin çocuklar."

Ben hızlı adımlarla içeriye girerken Tolga da arkamdan geliyordu.İçeri geçtim ve koltuğuma oturdum.Aradan kısa bir süre sonra Babam,

" Ece artık yeni okulun Karahan Koleji" dedi. Ben biraz şaşkın bir ifadeyle.Benim gideceğim okul hakkında hiç bir fikrim yokken, doğru dürüst araştırmadan ve benim fikrimi almadan benim hakkımda karar verilmesi canımı sıkmıştı. Bu kadar basit olamazdı, ama artık yapıcak bir şey yoktu.Ardından Tolga

"Aaa aynı okul"

demesiyle tekrardan şaşırmıştım.Tabi ben yine kızarmıştım ve gözlerim dolmaya başlamıştı en sevmediğim ikinci huyum gözlerimin dolmasıydı.Babam

"Endişe etme gerçekten çok güzel bir okulmuş Kerem abin uzun bir şekilde anlattı okulu."

Ses tonumu düzelterek,

"Tamam baba Pazartesi bakacağız artık"

dedim ve ardından odaya çıktım.Yarının hayalini kurmaya başladım bile şimdiden.Tam uykuya dalmış gibi olucaktım ki aşağıdan sesler gelmeye başladı muhtemelen sevgili misafirlerimiz gidiyordur diye düşündüm. Hiç inemedim sıcak yatağımdan kalkıp.Eski arkadaşlarımı düşünerek ve özleyerek yaşlı gözlerle derin bir uykuya daldım.
Arkadaşlar bu benim ilk kitabım.O yüzden yazım kuralları için şimdiden özür diliyorum.Zamanla bende alışacağım. İnşallah beğenirsiniz.Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin ki bende hikayeme ona göre devam ediyim .Eğer aklınıza bir fikir gelirse yazabilirsiniz onuda eklerim hikayeme. Şimdiden çok teşekkür ediyorum. Takipte kalın...

YASAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin