(dikkat öpüşme çıkabilir)
(ayrıca bölüm hiç komik dğl)
seo jisung, kalabalığın arasından sıyrılma planlarını kafasında toparlamaya uğraşırken etrafına göz attı. ten'in son anda kabul etmesi üzerine en yakın kilisede apar topar edilen duaların hendery ve dejun'un en arkada tütsü yakmalarıyla son bulmasından sonra güle eğlene girdikleri mekânın büyüklüğüne sövmemek elinde değildi."bu kadar kalabalık olmasaydık ölmezdik bence ya." diye kendi kendine isyan edip işe bir yerden başlamak adına önündeki küçük bardağın dibini gördü, buna ihtiyacı olacağını düşünüyordu.
"sen de çok içme lütfen, miden için iyi değil." diyerek sicheng'ın yuvarladığı içkilere hayretle bakan yuta'nın yanına ulaştığında kulağına işkence eden müziğe de bir tur lanet etti. jongdae söylerken her şey daha iyi ve sakindi, şimdi dj işe el attığı için daha gürültülü müzikler dolduruyordu içeriyi.
"hyung, chenle'yü gördünüz mü?" diye sorduğunda yuta başını iki yana sallarken sicheng yüzünü buruşturarak yutkundu.
"kun'un yanındaydı en son."
sicheng alışkın olduğuna yuta'yı inandırmaya çalışırcasına şatları devirirken jisung ikiliyi arkasında bırakıp yangyang'ın omzuna başını yaslamış ağlamaklı bir ifadeyle ten'i izleyen kun'a yöneldiyse de kucağındaki kız çocuğuyla önüne çıkan yeosang yüzünden durmak zorunda kaldı.
"amcasının prensesi, bak jisung amcan da buradaymış."
"hyung ne amcası tanrı aşkına, o kadar büyümedim ben." diye isyan etse de minik kızın yanaklarını nazikçe sıktı. içkili bir mekâna çocuklarını getiren ailelere kızsa da çoğunun yuta gibi içkiyi ağızlarına bile sürmediğini, bu yüzden çocuklara göz kulak olmakta zorluk çekmeyeceklerini tahmin ediyordu, ya da en azından öyle umuyordu.
"üniversitedesin jisung, bir zahmet büyümüş ol biraz."
jisung yeosang'a gözlerini devirip yeğeni sayıldığı iddia edilen uykulu çocuğun burnunu öptü ve izin isteyip hedefine doğru yürümeye devam etti. kun onun geldiğini görünce başını kaldırıp ceketini düzeltti.
"kun hyung chenle'yü soracaktım ben, nereye gitti acaba?"
yangyang ve kun'un garip bir bakışmanın içinde jisung'u unutmuş gibi gözüktükleri kısa bir sürenin sonunda, tam da jisung kendini fazlalık gibi hissetmeye başlayacakken yangyang gülüp kolunu kun'un omzuna sardı.
"kun ten'in çok mutlu göründüğüyle ilgili bir şeyler söyleyip duygusal moda büründüğü an chenle ayrıldı buradan, nereye gittiğini görmedik."
jisung şaşkınlıkla kaşlarını kaldırıp bir kun'a bir yangyang'a baktı çünkü kun az öncenin aksine gayet normal ve duygusallıktan uzak görünüyordu. bunu düşünmeyi reddetmesi için çok fazla sebebi olduğundan hiç zorlanmadıysa da masadan ayrılırken kun'un "baksana nasıl mutlu ve güzel görünüyor yang, melek gibi." dediğini duymuştu.
ikili koktukta oturup gülüşen jeno ve jaemin'i gördüğünde yanlarında renjun'u arayarak onlara ilerlemeye başladı. çok geçmeden -önlerindeki masa görüşünü engellemeyi bıraktığında- renjun'un ikisinin kucağına yüz üstü uzanmış pipetle kokteyl içtiğini gördü.
"renjun hyung... chenle'yü gördünüz mü acaba?"
renjun dirsekleri üstünde doğrulup jisung'a döndü.
"taeil hyungla meifang'ı mıncırıyorlardı en son, küçücük kızın yanakları sündü resmen onlar yüzünden."
jisung duymasalar da kısaca teşekkür etti. insan kalabalığı arasından taeil'i bulmaya çalışırken üçlüye ve jisung'a bakan soojin'in ona uzaktan kadeh kaldırmasıyla bir baş selamı verebildi sadece. etrafa bakınırken uzakta bir yerde doyoung'u görmesiyle taeil'in de yanında olabileceğini düşünüp oraya ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
şeytan evlendirme [nct]
Fanfictionnasıl gidiyoruz? başlar ot21, sonlara doğru ot23 [johnten] [doil] [jaeyong] [markhyuck] [luwoo] [norenmin] [xiaodery] [kunyang] [yuwin] [chensung] + [sungtaro] tüm hakları bahtımın karasına ait :')