ikinci dolunay

179 27 5
                                    

Chan'ın aldığı eğitimlerden biri de ata binmekti. Çok zor ve meşakkatli bir işti onun için. Elindeki ince sopayla ata vurmaya hiçbir şekilde içi izin vermediğinden başarılı olduğu pek söylenemezdi.

Bu yüzden nişanlı çiftin geziye çıktığı gün yaya olarak takip ediyordu onu. Yanına güvenebileceği birkaç er almış ve yola koyulmuşlardı. Saraydan epeyi uzaklaştıklarında gözlerini kalabalık halinde giden konvoya bakıyordu.

Gezmek bahanesiyle yavaş yavaş gidiyor açık hedef olarak duruyorlardı. Sağdan solan gelen kapkara adamlar ile konvoyun karışmasıyla Chan beklediği fırsatın bu olduğunu biliyordu.

Konvoya doğru koşarken sırtında asılı olan arbaleti çıkardı. Hedefinde hep Prens Dokyeom'a yakın olanlar vardı. Prens Dokyeom ise her şeyden habersiz Kang Sohyun'u tüm gücüyle koruyordu.

Chan hayatında ilk defa birini öldürebilecek bir şey yapıyordu. O kadar zamandır buna hazırlanıyordu ki etkilenmesi gerekirken hiçbir şey hissetmiyordu.

Prens Dokyeom'un yanına indiğinde okları çoktan bitmişti. Arbaleti bir köşeye atıp kılıcını çekti. Ortalıkta kopan kargaşaya rağmen birbirlerinin sırtına dayanarak birbirlerinden güç alıyorlardı.

Hiç kimse Kang Sohyun'a saldırmıyordu. Sinsi kadın onun gelmesine sinirli bir şekilde kenarda izliyordu.

Suikast girişimi başarısızlık ile sonuçlanırken daha Dokyeom ile yüz yüze gelemeden hançerden yansıyan ışık ile Kang Sohyun'un elini fark etti.

Üç saniyede oldu her şey.

Hedefi ölmemek olan Lee Chan, Prens Dokyeom ile Sohyun arasına girdi. Acemi kızdan aldığı darbe sağ omzunu yaraladı. Omzundan sırtına inen uzun çizgi halde gelen darbe onu Dokyeom'a doğru yıktı. Acıya alışık aklına rağmen bu canını attı işte.

"Dino! Dino!"

Prens Dokyeom'un bağırışlarına rağmen acı tüm sırtına yayıldığından kafasını kaldırmaya gücü yoktu. Bunun canını çok yakacağını biliyordu.

Tanrım yine ölüyor olmalıydı. Tekrar erken yaşta veda ediyordu. Bugünü düşündü. Bu gece dolunay olacaktı. Belki de hikâye hiç değişmemişti. Dolunay olacağı gün yine ölüyordu.

Bu sefer farklıydı Aptal bir hastalık için ölmüyordu. Birini kurtarmak adına ölüyordu. Bu sefer unutulmayacağına emindi. Buradaki babası gibi kralı korurken ölüyordu. Onurlu bir ölüm idi bu.

Lee Chan son dakikalarının Dokyeom'un kucağında atla saraya yetişmeye çalışmasını bilerek gidiyordu. Sohyun'un gerçek yüzünü biliyorlardı artık. Trajedik olması için yazdığı korkunç hikâye artık yön değiştirecekti.

Yine hikâyeyi bitirmiyordu ama bu sefer daha içine sinerek gidiyordu sanki. Bu sefer yarım kalmasını çok dert etmiyordu. Artık biliyordu çabalasa da çabalamasa da öleceğini. Hiçbir şeyin onun kaderini değiştiremeyeceğini.

*

Yaraya bağlı geçirdiği bilinç kaybında rüya gördüğünün farkında olmadan kendini evinde buldu. Bu sefer küçük bir çocuk vardı evinde. Elinde yine aynı defter... Bu kendi çocukluğuydu.

Sanki kendisinin gelmesini bekliyormuş gibi usluca oturuyordu. Onu gördüğü anda karşısına gelip defteri açtı ve gösterdi. Hikâye gözlerinin önünde değişiyordu. Tüm kelimeler yer değiştiriyordu.

"Kaderini senin yaptıkların belirler, yazdıkların değil."

Gözlerini açtığında ilk uyandığı odadaydı. Bu sefer yüzünün üstüne yatırmışlardı. Başında yine aynı şifacı ve yardımcısı vardı. Olayı idrak ettiğinde güldü kendi kendine.

Kayıp Krallık | SeokchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin