Aileme buraya geleceğimi söylediğim o ilk günü hatırlıyorum...
"Öğrenci değişim programı mı?" diye sormuştu annem şaşkınlıkla. Ancak şaşkınlığının yanı sıra mutluluğunu da görebiliyordum. Avrupa'da bir yıl okuma fırsatı! Küçüklüğünden beri Avrupa'yı gezmeyi hayal etmiş fakat ekonomik nedenlerle asla bu hayalini gerçekleştirememiş olan annem için ne büyük mucizeydi kim bilir... Kendisi göremese de kızı bir yıl boyunca orada yaşayacaktı.
Öte yandan babam, annem kadar hevesli gözükmedi. "Ne ara başvurdun ki?" diye sordu sıkıntıyla.
"Aklıma esti başvurdum. Kimseye söylemedim," dedim babamın pek memnun olmayışına bozularak. "Üstelik burslu bu. Aylık yeteri kadar para veriyorlar."
"Sen şimdi kazandın mı yani? Gidiyorsun öyle mi?" diye sordu annem kulaklarına inanamayarak.
Başımı salladım gülümseyerek. Neler olacağını bilmemek ilk kez beni endişelendirmiyordu. Buradan bir yıllığına bile olsa kopup gitmek, her şeyi ardımda bırakmak ve yeni fırsatlara yelken açmak şu an tam ihtiyacım olan şeydi. Neyin içine dahil olduğumu bilemiyordum ve itiraf etmeliyim ki korkuyordum. Ailemden, arkadaşlarımdan ve alışkanlıklarımdan ayrılıp rahatlık alanımdan çıkmayı seven biri değildim ama bu değişim programı tam istediğim şeymiş ve uzun zamandır düşünü kurmuş olduğum bir şeymiş geliyordu. Fikri kimin kafama soktuğunu bile hatırlamıyordum. Yalnızca başvuru duyurularını görmüş ve bir deneyeyim demiştim. Düşük ortalama ve berbat İngilizcemle kazanacağımı hiç tahmin etmemiştim. Hayatta hemen her şeyin beni strese sokması bir başka meseleydi.
"Hangi ülke?" diye sordu babam. Hâlâ temkinli ve isteksiz görünüyordu.
"Almanya."
"Sen Almanca bilmiyorsun ki be kızım!"
"Olsun baba. Öğrenirim. Almanca bilmeyip giden pek çok kişi tanıyorum."
Annem destek çıkarak, "Karışma çocuğa gideceğim diyor işte. Kızım ne yaptığını bilir," dedi.
Babamın onayı olmadan bir şeylere kalkışmazdım. Kendi kararlarımı verecek yaşta ve olgunlukta olmam ayrı, babamdan bir şeyler için izin veya tavsiye almak ayrıydı. Babamın yapma dediği neyi yaptıysam pişman olmuştum çünkü. Gözlerime dikkatle baktı babam. Gitmek istediğimi gördü ve bir kez yavaşça başını salladı. Annem ellerini çırptı, bense bulutların üzerinde falan geziyordum. Sanki hiç ağırlığım kalmamıştı.
Annem, "Ee hazırlıklara ne zaman başlıyoruz?" diye sordu.
"Sakin ol anne. Daha aylar var."
"Olur mu vizeydi pasaporttu falan bir bakmışsın gideceğin gün gelmiş! Yapacak çok şeyimiz var çok!"
Annemin aşırı istekli hali beni hafiften ürkütüyordu. Kimseyi tanımadığım ve dilini bilmediğim bir ülkeye gidiyor olduğum gerçeği henüz çok sert bir şekilde çarpmadı fakat kendini yavaşça hissettirdi. Ben ne yapıyorum sorusu ilk o zaman kafamın içinde çınlamaya başladı ve aylar süren hazırlıklarım boyunca devam etti fakat asla gitmek fikrinden vazgeçmedim. Hatta vizede yaşadığım sorunlar beni daha kararlı hale getirdi. Ancak bu kararlılığım gideceğim hafta sarsılmaya başladı. Sonuçta artık her şey hazırdı. Önümde hiçbir engel yoktu ve uçuşun gerçekleşeceği gün yaklaşıyordu. Hiçbir şeye odaklanamıyor, yemiyor, uyumuyor ve dışarı çıkmıyordum. Daha önce hiç yurtdışına çıkmamış, yeni yerler, insanlar ve kültürler keşfetmemiş biri için her şey bir rüyaymış gibi geliyordu.
Merak ediyorum da bu kadar düş kırıklığı yaşayacağımı bilseydim yine de gelir miydim? Cevap muhtemelen evet. İşte bu, neden evet diyeceğimin hikâyesi. Zamanında bu kadar acı çekmeme rağmen şimdi tüm bunları hayatımda gelmiş geçmiş birkaç acı tatlı anı gibi anlatabilmem çok tuhaf...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Başlangıçlar
Teen FictionRahatlık alanından çıkmayı pek sevmeyen ve anksiyete, stres gibi sorunlarla uğraşan Akasya, bir öğrenci değişim programıyla Almanya'ya öğrenci olarak gider. Sıkıcı üniversite yaşamının değişeceğini, partilerden partilere gidip farklı bir insana dönü...