Yıl 2052. Türkiye'de bir yer.
Burayı bulduğum iyi oldu, artık yoruldum, bir yerde dinlensem iyi olur. Ben yine kiminle konuşuyorum böyle. Şu kendi kendime konuşma huyunu bir bırakamadım gitti. Neyse, şansımı denemem gerekiyor. Tozlu saçlarımı düzeltip konuşayım şuradaki kadınla.
Bir dakika bir dakika, gerçek bir kadın değilmiş ki, bu bir sayborg olmalı. Kafasının yarısında omzuna kadar gelen bakımsız siyah saçlar, diğer yarısında ise metalik bir parça var. Üzerinde ise renkten renge giren, parlayan dijital bir göz. Harika, şimdi ne halt yiyeceğim bakalım. Kesin içeri almayacak. Olumlu düşün, olumlu düşün, öyle bir şey olacak ki seni içeri alacak, dinlenecek ve sonra yoluna devam edeceksin.
Tamam sakinim, şansımı denemem gerekiyor.
Aman be, ne olurdu sanki gerçek bir kadın olsa. Neyse. Biraz tebessümün açamayacağı kapı var mı ki?
"Merhaba, benim adım Eren"
Çok ciddi görünüyor, umarım ters bir şey söylemez. Yüzümdeki her bir mimik ve her bir hareketim pozitif olmalı. Acaba ciddi mi dursam, ama ciddi durursam kıllanır mı, ya da sürekli gülümsersem yapmacık olduğumu anlar mı? Off çok kararsızım. Yapma Eren, rahat ol, dikkat çekme. Nefes al, ver, sakinleş artık."Eren, bize kodunu söyle"
Biz mi? Karşımda sadece bir kişi var. Neden biz diye konuşuyor bu kadın? Heralde içeride başkaları da olmalı. Boşver şimdi bunu, kod istiyor. Ne yapacağım? Kodumu veremem. Geçen sefer canımı zor kurtardım. Nasıl oldu da nükleer patlamalardan sonra yeni bir güç kazanmadım diye az kalsın deney faresi yapacaklardı beni.
"Kodum yok."
Hadi bakalım, şimdi göreceğiz bu konuşmanın ne yöne evrileceğini. Kaçmaya mı başlayacağım yoksa medeni bir şekilde halledebilecek miyiz? Neyse, yapabileceğim en iyi şey sakin kalmak. Tebessüme devam.
"Bilinen bir lakabın var mı?"
Her gittiği yerden atılan adam, olur mu? Off ne saçmalıyorum, bu iş zorlaşacak gibi. Acilen bir B planına ihtiyacım var. Bacaklarımı ısıtmaya başlasam iyi olur, galiba yol görünüyor.
"Bilinen bir lakabım ya da kodum yok. Ben bir seyyahım, dinlenmek için yer arıyorum, çok kalmayacağım."
Sesim mi titredi benim? Robot acaba sesimi inceliyor mudur? Umarım şu sağa sola hızlı hızlı hareket eden dijital göz kalp ritmimi filan ölçmüyordur, çünkü saatte 200 km ile atıyor ve nedense bu konuşmanın sonunda kaçmam gerekeceğini hissediyorum. Sakin ol, yavaş nefes al, gülümse. Bir yolunu bulacaksın.
"Maskeni çıkar, yüz taraması yapacağım."
Çok güzel, aferin sana Eren. Şimdi daha mı iyi oldu? Neyse, belki de bir şey bulamaz. Sonuçta hiçbir yerde kaydım yok. Yani öyle umuyorum. Yine de son bir kez daha şansımı deneyeyim.
"Maske mi? İyi de biliyorsun ki dışarıda fena halde radyoaktif atık var, maskeyi çıkarıp da zehirlenmek istemiyorum. Yanımda sağlık malzemesi yok."
Nasıl yok, daha üç gün önce çaldıkların neydi o zaman? Çantayı bi açsa var ya ayvayı yemişim. Yarısına kadar sağlık malzemesi dolu. Hele diğer yarısını hiç görmemesi lazım.
"Başka yolu yok, kodunuz yoksa yüz taraması yapılacak, aksi takdirde giremezsin."
Evet, ne yapacaksın Eren, kaçıyor muyuz yoksa yüzümüzü taratıyor muyuz? Kaçarsam, peşime düşebilir, düşmese bile çok yorgunum, başka bir yer bulamayabilirim, ama yüz taramasına girersem de nükleer felaketten etkilenmediğim ortaya çıkabilir. Aman be, yine zor bir karar. Zaten kolayına hiç denk gelmedim ki. Tamam ya taratayım, ne olacaksa olsun.
"Tamam, maskemi çıkarıyorum, ne kadar sürer?"
"Sadece birkaç saniye."
Hadi bakalım, maskeyi çıkarıyorum, lütfen işler yolunda gitsin, lütfen.
"Göze doğru bakın."
Bakamıyorum ki, metalik bir plakanın altında duran, sürekli sağa sola hareket eden, renkten renge giren garip bir şey.
Sanırım artık tarıyor. Mimiklerinden de bir şey anlamıyorum ki, tam bir poker suratı. Umarım floş demez.
"Kimliğin onaylandı Eren, girebilirsin."
Teşekkür ederim, resepsiyon nerede? Heh heh, bugün yine çok espriliyim. Yapma Eren, yüz hatlarını bozma, kendini ele verecek bir harekette bulunma sakın. Kibar ol.
"Teşekkür ederim"
Vee o kocaman kapılar önümde açılıyor. Vaaay, burası nasıl bir yer böyle ya. Yok artık. Koca bir şehir var burada. Kaçsaydım çok büyük bir hata yapmış olacaktım. Aklımı seveyim, her zamanki gibi yine bir yolunu bulup attım kendimi bir yerlere. Şimdi burada dikkat çekmeden iyi bir dinlenip, erzak toplayıp yoksa araklayıp mı demeliyim sonra yoluma devam etmem lazım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız Dünyada Hayatta Kalmak (1. Kitap)
FantasyNükleer santrallerin beklenmedik bir anda dünya çapında birbiri ardına patlaması milyarlarca kişinin ölümüne sebep oldu, ancak bu olay hayatta kalan insanların neredeyse tamamının beklenmedik şekilde IQ seviyesini en üst limite ulaşmasına sebep oldu...