Merhabaaaa
Nasılsınız bakalım?
Jeongguk'a çok aşık oldum ve kendime alacam onu kskfksksjfşslsf
Keyifli okumalar dilerim...
...
"Taehyung, buraya geliyormuş. Onu haber verdi."
Saçımı okşayıp odadan çıkan kardeşim, beni büyük bir kalp çarpıntısıyla başbaşa bırakmıştı. Elimi kalbime bastırıp çarpıntısını durdurmaya çalıştım, sanki yapabilirmişim gibi.
İsmini duyduğum anda mideme giren krampları yok etmeye çalıştım. "Tanrım, dur lütfen." Kendi kendime fısıldayarak durdurmaya çalıştım vücudumun tepkilerini. Ama hiçbir işe yaramıyordu. Bir haftadır görmüyordum onu. Normalde haftada iki kere bize gelirdi. Okulda da görürdüm ama geçen hafta Daegu'ya teyzesinin yanına gittiği için bir haftadır yoktu.
Ve ben onu manyak gibi özlemiştim.
Özlemiştim, çok özlemiştim. Ve o şu an buraya geliyordu. Onunla çok fazla bir muhabbetimiz yoktu. Ufak selamlardan öteye gitmiyorduk hiç. Zaten ben utançtan konuşamazdım ki onunla. Gözlerine bakamazdım hiç.
O bal harelerine değse benim kahvelerim, mahvolurdum ben. Ölürdüm, biterdim. Kıyamazdım ki ben, ona bakmaya bile kıyamazdım.
Özlemimle boğuşurken telefonumun melodisini duydum ve uzanıp kimin aradığına baktım. Ekranda gördüğüm 'Jimjim♡' ismiyle gülümseyip, aramayı cevaplandırdıktan sonra telefonu kulağıma yasladım. Ardından kendimi arkaya atarak boylu boyunca uzandım yatağımda.
"Jimin, tam zamanında aradın." Konuşmasına izin vermeden hemen lafa girdiğimde güldüğünü duydum. Arkadan bazı sesler geliyordu ama anlamıyordum.
"Hmm, sanırım neden tam zamanı biliyorum. Çünkü beni çok özlemiştin değil mi, canım arkadaşım?"
Söylediklerine karşı göz devirdim, ses tonundan güldüğü anlaşılıyordu. Yani özlemiştim tabi ki ama bildiğin benimle dalga geçiyordu. "Jimin, dalga geçme benimle. Bak kafanı ısırırım." Mızmızlanır gibi çıkan sesimle bu sefer gerçek bir kahkaha atmıştı. Ardından dayanamayıp ben de gülmüştüm.
"Tamam, pes ediyorum, ısırma benim güzel kafamı. Ayrıca merak etme, geldiğini biliyorum ve haline bakılırsa şu an size geliyor. Evden çıktım bile. Birazdan ordayım."
Söyledikleriyle rahatlayarak bir nefes verdim. Cidden, beni çok iyi tanıyordu. Konuşmama bile gerek kalmıyordu. "Jimin sen bir tanesin. Seni çok seviyorum." Telefonu ağzıma yaklaştırıp kocaman bir öpücük attığımda, tekrar gülmüştü. Şu an gülmesine rağmen, göz devirdiğine eminim.
"Şunları o şeytanın yanında söyleme sakın. Sonra seni kıskanıp bana sarıyor biliyorsun." Bu sefer kahkaha atan bendim. Jeongguk biraz fazla kıskançtı sanırım. Çünkü ne zaman başka birine sarılsam, öpsem veya güzel şeyler söylesem o kişiye bir süre rahat vermezdi. Kıskanç kardeşim benim.
"Tamam, söylemem. Çabuk gel hadi." Vedalaşıp telefonu kapattım ve yatağımın üzerine bırakıp derin bir nefes aldım. Şu an acayip gergindim. Üstelik çok fazla konuşmayacaktık bile! Hatta hiç konuşmayacaktık. Sadece ben ona hoşgeldin diyecektim o da hoşbuldum diyecekti. Sonra o bana nasılsın diyecekti ben de iyiyim sen nasılsın diyecektim o da iyiyim diyip Jeongguk'un odasına çıkacaktı.
Hep aynı şeyler.
Ama ben onu göreceğim için heyecanlıydım. Üstelik bir haftadır görmüyordum! Özlemiştim.