Hep İleri

3.6K 224 79
                                    

Huzursuzca kıpırdandı Ali. Kafasının içinde dönüp duran düşünceler uyumasına izin vermiyordu. Öz babasının ölümünden sonra krizli bir halde yolda yürürken büyük bir trafik kazası geçirmiş, bir ay komada kalmıştı. Komadan önce ve sonra geçen zamanı da bu süreye eklerse, altı aydır Nazlı ile birliktelerdi. Ancak Ali'nin yaptıkları sandıkları hiçbir şey gerçek değildi. Her şey komada gördüğü bir rüyadan ibaretti. Adil Hoca'sı ölmediğine, bunun sadece bir rüyadan ibaret olduğuna her şeyden çok sevinse de ilişki ve kariyer tarafının rüya olmasına ister istemez canı sıkılıyordu.

Rüyasında iki yıldır Nazlı'yla birliktelerdi. Bir dönem ayrılmış olsalar da sonrasında barışmışlar ve Ali ona evlenme teklifi etmişti. Hatta Nazlı hamileydi. Bir bebekleri olacaktı. Ali bunu ne zaman düşünse hem korkuyor hem de mutluluktan içi kıpır kıpır oluyordu. Ayrıca garip bir şekilde herkesten önce ve olması gerekenden erken sürede asistanlığı bitmiş, beyin ve sinir cerrahisi uzmanı olmuştu. Ferman Hoca'sıyla da arası fazlasıyla iyiydi. Gerçek bir abi kardeş gibilerdi. Gerçi komadan uyandığından beri Ferman artık ona daha yakın davranıyordu ama yine de hala rüyasındaki kadar yakın değiller gibi hissediyordu Ali.

En azından rüyasının bu kısmı gerçek olsa çok sevinirdi ama kendini en azından Nazlı'yla birlikte olmam ve hastanede çalışıyor olmam rüya değilmiş diye avutuyordu. İş bulana kadar yüzlerce başvuru yapmış ve hepsi reddedilmişti. Adil Hoca'sının başhekim olduğu Berhayat Hastanesi'ne bile zor bela girmiş, orada hem hayalindeki gibi cerrah olabilmek için asistanlığa başlamış hem de hayatının aşkını bulmuştu. Ayrıca arkadaşları ve hatta bir abisi bile olmuştu. Bunlar da rüya çıksa, bu kadarına dayanamazdı.

Tek bunlar da değildi, rüyasında gördüğü kişiler gerçekten hastaneye gelmiş hatta komadayken onunla konuşmuştu. Duyduğu şeyleri bilinçaltına hapsettiği için de onunla konuşan tüm o tanımadığı kişileri birer birer rüyasında görmüştü. Doruk diye birini görmüştü mesela. Rüyasında gördüğü yüzü hatırlamıyordu ama anlattığı her şeyi hatırlıyordu. Gerçekten de cerrahinin yeni asistanıydı Doruk.

Sonra Vuslat ve Ezo diye bir anne kız görmüştü ama o ikisinin rüyasındakinin aksine kötü insanlar olmadığını öğrenmişti. Vuslat Hanım, Beliz Hanım'ın bir arkadaşıydı ve hastaneye yatırım yapan biriydi. Komaya girmesiyle cerrahi servisinin ölüm sessizliğine bürünmesinin sebebi olan ve daha şimdiden adını herkese duyurmaya başlayan bu Mucize Doktor'u görmek istediklerini söylemişlerdi.

Muhsin Hoca ise bir süreliğine misafir cerrah olarak gelmiş, gitmeden önce ise Ali'yi ziyaret ederek uyanınca onunla da bir operasyona girmek istediğini söylemişti. Tıpkı rüyasındaki gibi Tanju Hoca'nın gerçekten de bir kızı olduğunu, Adil Hoca'nın kızının ise ölmediğini de biliyordu Ali. O uyurken Adil Hoca'sı bunu ona itiraf ettiği için bilinçaltına yerleşmiş ve rüyasında kardeşi sayılan Ferda'yı da görmüştü.

Garip bir şekilde tanımadığı bu insanlar dahil herkesin yaşlılığını bile görmüştü. Ayrıca rüya olduğuna en sevindiği şeylerden biriyse Kıvılcım Hanım'ın ölmemesi ve Leyla bebeğin annesiz kalmamasıydı. Rüyasınsa gibi gerçekten ameliyatta Kıvılcım Hanım'ı kurtaramamış olsa vicdan azabından ölürdü.

"Kara Şimşek, günaydın! Bugün nasılsın bakalım?" diyerek enerjik bir şekilde girmişti yoğun bakıma Doruk.

Zaten bu aralar cerrahi servisindeki tek enerjik insan oydu. Yakından tanımadığı halde Ali hakkında o kadar çok şey duymuştu ki, ona kanı ısınmıştı ve o da üzülüyordu bu duruma ama yine de sağlam durup herkesi ayakta tutacak birisine de çok ihtiyaç vardı. Askerken dağda neler neler görmüştü. O yüzden sevdiklerine bir şey olduğunda maalesef artık nasıl soğukkanlı kalabileceğini çok iyi biliyordu.

bana ellerini ver | #alnaz | #mucizedoktorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin