0; Aşk adayıştır, arayış değil
Güneşin, ayın, yıldızların, yerin ve denizin tadını çıkaran kişi ne yalnızdır ne de çaresiz
🌊
Jeon Jeongguk.
İlk aklıma gelen gözleri, şehirden uzak bir yerde görülen sayısız yıldız gibi hisler taşıyan büyük gözleri. Kırıldığında tek tek kayarlar, hayat gibi kokarlar.
İnce, yumuşak dudakları sonra. Sevgilinin dudaklarından daha güvenli bir yer olamayacağını fısıldardı her fırsatta. Hem bana hatırlatmak, hem de kendine hatırlatmak için.
Şiirleri severdi, denize güneş batmadan biraz önce girer, eve nemli saçlarıyla gelirdi. Bazen çok yüzdüğünden gözleri kanlanırdı. Elleri sık sık dalgalı saçlarını bulurdu, çok sevdiği bir defteri vardı. Denizde aldığı solukları çıkar çıkmaz o deftere verdiğinden deniz kokan şiirleri, su damlalarından dağılmış mürekkebi vardı.
Güneş lekeleriyle dolu bir bedeni vardı. Onu sevmem için yanıma uzanır, belindeki güneş lekelerine dokunduğumda biraz huylanır ve gülümserdi. Ama geri çekilmezdi, çekilemezdi.
Sarhoş olduğunda dudakları olduğundan çok kızarırdı. İnce tişörtler giyip üşütür, en ufak halsizliğinde beni korkudan bitirişini umursamazdı. Ölümden bahsetmezdim aklına düşürmemek için, onun sonu çoktan yazılmıştı. Yine de solan yüzünün beni nasıl endişelendirdiğini görünce gülümser, "Hayat bu sevgilim," derdi. "Belki ölürüm yarın, sözüm yok sana."
Belki ölürdü yarın. Yarın değilse sonraki gün ancak hangimiz ölmezdik ki yarın, hangimiz yaşıyorduk ki dün?
Hayatı severdi ona karşı ne kadar acımasız olduğunu bilerek. Denizden çıkmaz, durmadan bir şeyler eker, her bir çiçekle ayrı ayrı konuşurdu. Onlarca kedisi vardı, tartıştığımızda kendini sokağa atar onlara anlatırdı. Sonra eve gelir, biraz çekinerek ve biraz da istemeyerek özür dilerdi. İstemezdi çünkü aklında çok fazla şey olurdu, isterdi çünkü beni kırdığını görmek ona katlanılmaz gelirdi. Bir özürün yeterli geleceğine inanmaz, kollarına gelmemi şart bilirdi.
Solan teni, kayan yıldızlarına rağmen tebessümü aynıydı.
Bazen bir elini göğe uzatır, orada, derdi. Bir gün orada olacağını anlatırdı sessizce. Tenime vuran bir dalgada, burnuma dolan bir çiçek kokusunda, savunmasız bir canlıya duyduğum sıcak merhamette, gözlerini hatırlamak için bakacağım yıldızlarda ve her gün batan günde.
Her gün batacağını bilerek doğan güneşte.
Herkes bir şeylerin kölesi olarak yaşıyordu bu hayatı. Kaybedeceğimiz şeylerin korusuydu bazen efendimiz, bitmez sandığımız aşkımızdı bazen de. Kederin kölesi olan bir adama aşık olmak benim zincirim, onun ölümüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i don't even think about it now (because i've finally found you)
Fanficçevirirdim yolunu şaşıran bakışlarımı güneşe, sanki oralarda yakınmalarımı duyacak bir kulak acıyacak bir yürek varmışçasına sen değil miydin, gençliğin ateşiyle, aldatılmış, kurtuluşun için dua eden? o yukarılarda seni duymayana