0.4

77 9 9
                                    


Sabah erkenden kalkmıştı Yuta. Kapısında onu bekleyen siyah, film camlı arabaya pencereden bakıp hemen hazırlanmaya başladı. Hızlıca duşunu alıp akşamdan hazırladığı rahat eşofman takımını üstüne geçirip yine akşamdan hazırlamayı bitirdiği büyük valizi alıp kapıya indi.

Kapıdan çıkmadan evinin her yerini kontrol etti. Olası bir felaketin önlemini almıştı. En son da şartelleri kapattı. Bu yaptığı şeyle ufaktan kahkaha atmıştı. Kendini sahil kenarındaki yazlığına gitmek için şehirden ayrılan emekli memurlar gibi hissetmişti.

Valizini sürükleyerek kapıdan çıktığında Doyoung kendine yardım için yanına gelmişti.

"Unuttuğun bir şey yok değil mi?" Evin kapısını yavaşça kapatan Yuta'yı sorgularcasına sormuştu Doyoung.

"Hayır. Listedeki her şeyi aldım." Kendinden emin olarak yanıtladı Doyoung'u. Bu sırada kapısını kilitliyordu.

Elini valizine attı ve arabanın önüne kadar sürükledi Yuta. Şoför hemen valizini bagaja atarken Doyoung da ön koltuğa binmek için kapısını açmıştı ki Yuta kolundan tuttu. Kolunda hissettiği elle Yuta'ya sorgular bir ifadeyle bakmıştı Doyoung.

"Yanıma otur. Geriliyorum."

Yuta'nın, Doyoung'un yüzüne yalvarırcasına bakarak kurduğu cümle ile Doyoung minik bir kıkırtıyla açtığı kapıyı geri kapattı. Arka kapıyı açıp bindiler.

Şirkete vardıklarında çalışanlar onları neşeyle karşılamış ve hemen tatlı telaşın içine çekmişlerdi.

Toplantı odasına girdiklerinde başkan ve birkaç asistan, şoförlerle son kontrolleri yapıyorlardı. Kalkış saati gelene kadar bütün hazırlıklar tamamlanmıştı.

Şoförler otobüsü şirketin ön kısmına doğru getirirken Yuta ve Doyoung da kapının önünde otobüsün gelmesini bekliyorlardı. Otobüs uzaktan göründüğünde Yuta'nın içinde tarif edemediği bir heyecan oluşmuştu.

Otobüs önlerinde durduğunda Yuta hayranlıkla bakakalmıştı. Üzeri geçenlerde yaptığı çekimlerden bir fotoğrafı ile kaplanmıştı. Kendi suratını bu kadar büyük görünce içindeki heyecan ve gerginliğe bir de utanç eklenmişti.

Otobüsün kapısı açılmış ve Doyoung içeri gitmişti. İçeriyi kontrol edip memnuniyetini belli edercesine kafasını sallamıştı. Yuta'nın arkasından gelmediğini fark edince geri döndü ve kapıdan uzandı ona doğru. Merdivenin bir basamak üstünde durup ona adım atması için yer açtıktan sonra elini uzattı ve tutmasını bekledi.

"Hazır mısın?"

Yuta derin bir nefes aldı ve Doyoung'un önce eline daha sonra da yüzüne baktı. Gülümseyerek elini tuttu. Otobüse adımını attığında aldığı derin nefesi sertçe verdi ve arkasını döndü. Kendisini uğurlamaya gelen çalışanlar ve başkana el sallayıp vedalaştıktan sonra kapının kapanmasını izledi.

Perdeyi açıp yataklarının olduğu kısmı gördüğünde gözleri büyümüştü. Neredeyse bir karavan kadar büyük ve genişti içerisi.

Eh, bu bir otobüse göre gayet ideal bir genişlikti tabii.

Otobüs hareket etmeye başladığında Yuta kendini hızla yataklardan birine atmıştı. Biraz yaylanıp rahatlığını kontrol ettikten sonra kendini bıraktı ve kollarını kafasının altında birleştirdi. Gözlerini etrafta dolaştırırken yatağın başındaki küçük spot ışığı gördü, yanında da küçük düğmesi vardı. Kontrol için iki kere açıp kapattı. Verdiği ışık sarı renkti.

Bu sırada Doyoung elindeki program dosyasını karıştırıp birkaç not almıştı. İlk durakları her albümden sonra şehirde verdiği konserleri yaptığı yerdi. Yuta artık oraya alıştığı için içinde pek de büyük bir heyecan yoktu.

Gittikleri konser alanı çok da uzak olmadığı için yol hemen geçmişti. Otobüsten inip kulise doğru hızla ilerlemiş ve görevlilerin rehberliğinde ilk provayı gerçekleştirmişlerdi.

Orkestradan ışıklandırmaya her şey kusursuz görünüyordu. Konser saati yaklaştığında Yuta kendini hazır hissediyordu. Kuliste ona özel ayrılmış odada Doyoung'la beraber oturuyorlardı.

"Turun ilk konseri, hazır mısın?"

Doyoung'un gergince sorduğu soruya Yuta tam tersine gayet rahat bir şekilde cevap verdi.

"Burası ikinci evim gibi. Konsere çıkacakmış gibi hissetmiyorum. Sanki evimin bahçesinde arkadaşlarımla parti veriyor gibiyim."

Yuta'nın gergin olmaması Doyoung'u da rahatlatmştı. Bir süredir tuttuğu nefesi bir anda verdi. Kolundaki saate bakıp son beş dakika kaldığını söyledi.

Yuta ayaklanıp önemli eşyalarını koyduğu çantasından cüzdanını aldı ve içinden bir kolye çıkardı. Düz zincirin ucunda yine düz siyah pena olan bir kolyeydi. Kolyeyi özenle boynuna yerleştirdi. Bu esnada Doyoung onu dikkatlice izliyordu.

Sahnede kullanacağı siyah beyaz gitarı boynuna asıp derin bir nefes aldı ve kulisten çıktı. Doyoung da peşinden çıkıp onu takip etmeye başladı. Birkaç görevli ile sahnenin altına doğru yürüdüler.

Yuta sonunda platformdan yükselerek sahneye çıkmıştı.

Kalabalıktan yükselen ses artarken Doyoung, Yuta'ya destek vermek için yumruk yaparak havaya kaldırdığı ellerini yavaşça indirdi. Bu ikisinin beraber ilk konseriydi fakat Yuta sahneye çıkarken Doyoung'un suratına bile bakmamıştı. Doyoung kırılsa da önemsememeye çalıştı. Daha birbirlerini tam olarak tanıdıkları söylenemezdi bu yüzden belki de Yuta'nın alışık olduğu şey budur diye düşündü.

Her ne olursa olsun sanatçısından o sorumluydu ve Yuta'nın rahat etmesi her şeyden önemliydi.

Yavaş adımlarını sahnenin altında ilerletirken kulise kadar eğilerek yürüdüğünün farkında değildi. Bunu fark ettiğinde aniden doğruldu. Kafasını devasa hoparlöre vurmasıyla bayılması bir olmuştu.

Sweater Weather | doyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin