bölümde ismi geçen karakterin ismini öylesine seçtim bunu dikkate alırsanız sevinirim. foursome uyarısı da koydum, hoşlanmıyorsanız kesinlikle okumayın.⚠️foursome⚠️
karşımdaki iki katlı villaya doğru ilerlerken müzik sesi buraya kadar geliyordu. fakülteden jung hoseok'un evindeki partiler herkesin favorisi olmuştur. bu tür ortamlardan hoşlansam da daha önce onun partisine katılmamıştım. okulda her zaman konuşulan, herkesin deli gibi eğlendiği parti genelde bu evde oluyordu ve biraz heyecanlıydım.
içeri girmeden önce etrafta yiyişen birçok çift, şimdiden sarhoş olup saçma hareketler yapan bir sürü tanıdık sima görmüştüm. dışarıya nazaran daha normal olan içeriye girdiğimde gözüme çarpan ilk kişi hoseok olmuştu. her ortamda her şekilde kendini belli eden, neşeli karakterine rağmen her zaman baskın havası olan bir tipti. gözlerimi zorlukla ondan çekip içkilerin bulunduğu masaya ilerledim. bir şişe bira alıp etrafı kolaçan ederken "yalnızsın sanırım." diyen yoongi'ye baktım. "öyleyim."derken fark ettirmeden baştan aşağı süzdüm onu. beyaz dar tişörtünün kapatamadığı damarlı kolları fazlasıyla dikkat çekiciydi. uzun siyah saçlarının yanları kazınmış, çok iyi görünüyordu. yan yana etrafımızı izlerken aslında yoongi'nin daha izlenmeye değer olduğunu düşündüm. "nasıl bu kadar kendilerini kaybettiklerini anlamıyorum. eğlence anlayışları cidden ilginç." dediğinde gülerek karşılık verdim. ilk şişemi bitirirken yoongi'yle yapabileceğim eğlenceli şeyleri düşünüyordum. uzun zamadır biriyle birlikte olmamıştım ve bugün iyi bir gündü.
yoongi ile sohbet ederken yanımıza yaklaşan hoseok "selam." diyerek kolunu yoongi'nin omzuna atmıştı. ikisinin arkadaş olduğunu herkes bilirdi ve pek de şaşıracak bir durum yoktu. "pek eğleniyor gibi görünmüyorsunuz." dediğinde "sanırım uyum sağlamakta pek iyi değiliz." derken yoongi'yi kast ettiğimde bana bakıp sırıttı. "gecenin sonuna kadar eğlenecek bir şey bulamazsanız buralardayım."
"ikiniz için de."
pekala.
bu iyiydi.
kasıklarım anlık bir kasılmayla beni uyardığında yoongi'nin yüzündeki gülüş bir şeyleri apaçık ortaya seriyordu. daha önce yapmış olmaları işleri daha da çekici hale getirirken kapıdan içeri giren namjoon herkesin bakışlarına maruz kalmıştı. yanına yaklaşan iki kıza gamzelerini gösterecek şekilde gülümsemiş, birinin uzattığı içkiyi alıp yanlarından uzaklaşmıştı. o da farklı bir şeyler arıyordu sanırım. doğrudan odağı olan hoseok'un yanına gittiğinde üzerindeki bakışlar dağılmış herkes bugün de namjoon'la olamayacağını anlamıştı. jung hoseok'la kimse yarışamazdı.
yanımda hareketlenen yoongi dikkatimi dağıttığında ona döndüm. "sanırım daha fazla sabredemeyeceğim." diyerek elimden tutup hızlıca merdivenlere doğru ilerlediğimizde namjoon ve hoseok'un dikkatini çektiğimize emindim. tatlı bir heyecanla yoongi'yi takip ederken üzerimizde hissetiğim bakışlar saf kıskançlık içeriyordu. üst kattaki koridorun sonunda bulunan odaya girdiğimizde kapıyı hızlıca kapatmış üzerime gelen yoongi'yi şaşırtarak dudaklarımızı birleştiren taraf ben olmuştum. sırıtışına karşılık dilimi daha ilk dakikadan işin içine kattığımda o da ciddileşip dilimi ağzına kabul etmişti. belimdeki elleri beni arkamdaki duvara yaslarken ellerimi saçlarına daldırmaktan çekinmedim. sabırsız tavırları beni fena tahrik ederken eteğimin altından baldırlarımı okşayan elleri dudaklarına doğru inlememe neden oldu. baldrılarımdan kalçlarıma ulaştığında avucundaki eti sıkmaktan çekinmemiş ben de aynısını saçlarına yapmıştım.
hızına yetişmek adına sadece saçlarıyla oynuyordum fakat aşağıda onu süzerken merak ettiğim bedenini artık görmek istiyordum. tişörtünün eteklerinden tutup yukarı çekiştirirken bana yardımcı olmuş, üst bedenini bana sunmuştu. şekilli karnından gözlerimi gezdirirken "hakszılık yapıyorsun." diyerek üzerimdeki tişörtten bir çırpıda kurtulup aynı şekilde sütyenimi de çıkarırken arzu dolu bakışları başımı döndürmüştü. göğüs uçlarımı iki parmağı arasında sıkıştırdığında gözlerimin kaymasına engel olamadım. istemsizce alt dudağımı ısırırken yoongi baş parmağını dudaklarıma yaslamış bir yandan da göğsümle oynuyordu. parmağını ağzıma alırken "işte böyle" diyerek memnun olduğunu belirtmiş, ben de parmağını ıslatmaktan çekinmemiştim.