Berger, bitmek bilmeyen o gece boyunca ve ertesi sabah Schramek'in gelip, Karla'yla arasında geçenlere dair ondan hesap sormasını bekledi. Çünkü Karla'nın olanları hemen Schramek'e anlattığından kuşkusu yoktu, ama kızın bunu kötü niyetli bir saldırı mı, yoksa gülünç ve aptalca bir dengesizlik olarak mı aktardığını kestiremiyordu. Bütün gece Schramek'e vereceği yanıtı düşünüp taşındı; hayalinde uzun konuşmalar yaptı ve vereceği karşılıkları hazırladı, bir çıkış yolu bulamaması durumunda tartışmayı sert bir şekilde kesmesini sağlayacak belli hareketler de tasarladı. Bildiği bir şey vardı, dostlukları artık tehlikedeydi, her şey bitmişti ya da temelden yenilenmek zorundaydı.
Ama boş yere bekledi. Schramek ne o gün ne de sonraki günler geldi. Bunda bir tuhaflık yoktu, çünkü Schramek diğer zamanlarda da ondan bir iyilik beklediği ya da anlatıp kurtulmak istediği şeyler olduğunda kapısını çalardı sadece, onun dışında Berger Schramek'i görmek istediğinde onun odasına gitmek zorunda kalırdı. Ama Berger bu kez suçluluk duyduğu için, arkadaşının uzak durmasında bir kasıt aradı, onun yanına gitmedi, canını acıtan sessiz ve küskün bir inatla bekledi. O günleri yapayalnız geçirdi. Yanına kimse gelmedi, o da kimsenin onu istemediği, sevmediği ve ona ihtiyaç duymadığı gibi alçaltıcı duyguları gitgide daha şiddetli duyumsadı. Onca düş kırıklığına ve küçük düşürülmeye karşın bu arkadaşlığın ondaki anlamını iki misli hissetti.
Bir hafta böyle geçti. Masanın başında ders çalışmayı denediği bir öğleden sonrasında kapısına doğru yaklaşan hızlı adım sesleri duydu. Schramek'in yürüme tarzını tanıdı, yerinden fırladı; derken kapı hızla açıldı, sertçe kapandı. Karşısında şimdi Schramek duruyordu, soluk soluğaydı, gülüyordu; ona sarıldı ve sağa sola silkeledi.
"Selam, Çocuk! Yüzünü göremez olduk, herkes vardı, bütün gün kafayı çektiğin için sadece sen yoktun. Öyle demek, ne yapalım! Evet geçtim ve şükürler olsun son sınavımdı. Sekiz gün sonra bana Doktor Bey diye hitap edeceksin."
Berger afallamıştı. Aklına her şey gelmişti ama, karşılaşmalarının böyle olacağını hiç düşünmemişti. Birkaç tebrik sözü kekeleyebildi. Ama Schramek sözünü yarıda kesti.
"Tamam, tamam, anladım, zorlama kendini. Hadi şimdi yürü, bana geçiyoruz, sıkı bir kutlama yapacağız, bir de sana anlatacaklarım var. Hadi, yürü. Karla çoktan geldi."
Berger irkildi. Karla'yla bir araya gelmekten ansızın korktu, çünkü kız onu şimdi küçük düşürecek, o da yine kızaracak ve bu iki insanın ortasında okul çocuğu gibi kalacaktı. Bir bahane bulmaya çalıştı.
"Beni mazur gör, Schramek, çok istesem de gelemem. Çok meşgulüm."
"Meşgul mü? Oğlum, ben son sınavımı vermişsem senin ne meşguliyetin olabilir ki? Sana düşen sevinmek ve benimle gelmek, başka bir meşguliyetin olamaz. Yürü bakalım."
Onu kolundan tutup çekerek götürdü. Berger, ona karşı koyacak gücü kendinde bulamadı. Schramek'in, üzerinde hâlâ nasıl büyük bir gücü olduğunu sıkıntıyla duyumsadı. Bir kızmış gibi davranmıştı ona; kadınların böylesine güçlü, neşeli ve hayat dolu bir adama nasıl teslim olduklarını ilk kez kavradı, hiç istemedikleri halde, görünmez bir güce hayranlık duydukları için yapıyorlardı bunu. O an Schramek hakkında aklından geçenleri kadınlar da erkeklerin karşısında düşünüyor olmalıydılar; kin ve öfke duyuyor, ama yine de güçlü birine teslim olmanın hoş duygusuna kapılıyorlardı. Berger yürüdüğünü bile algılamadı, nasıl olduğunu anlamadan kendini bir anda Schramek'in odasında buldu.
Karla orada, ayakta duruyordu. Berger'i görür görmez yanına geldi, delikanlıyı yumuşacık bir dalga gibi sarıp sarmalayan tuhaf ve sıcak bakışlarla süzdü, hiç konuşmadan elini uzattı. Sonra ona bir kez daha meraklı bir ifadeyle, yabancıyı süzer gibi, ama yine de farklı gözlerle baktı. Schramek masa başında uğraşıyordu. Bir şeyler yapmak ve konuşmak geliyordu içinden, sevinçten coşmuş olan duygularının canlılığı bu tür kanallara ihtiyaç duyuyordu. Bir şeyden etkilenmişse taşkınlığını üzerinden atması için insanlara gereksinimi oluyordu, yoksa diğer zamanlarda lakayt ve daha ziyade içedönük biriydi. Ama o gün bütün ruhu canlanmıştı, çocuksu delice bir sevinçle yanıp tutuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl
General FictionZweig gençlik dönemi yapıtlarından Kızıl'da öğrenim için Viyana'ya giden genç bir tıp öğrencisinin büyük kentin gerçekliğine uyum sağlama ve yetişkinliğe adım atma sürecini anlatır. Kendini birdenbire ailesinden uzakta soğuk bir odada yapyalnız bula...