-1-

100 3 0
                                    

10 yıl önce ki o küçük kız... Ne kadar şey değişmiş diye düşünüyordum kafamı yasladığım dolmuş camından eski püskü evleri izlerken. Tam 10 yıl önce yine böyle bir dolmuştaydım. Ayaklarım uzanamıyordu belki yere ama kolundan tuttuğum bir güven ağacım vardı yanımda. Şimdi kafamı sadece dolmuş camına yaslayabiliyorum. Elimde bir su şisesi yine aynı şekilde bir o yana bir bu yana sallıyorum. Ben değişmemiştim etrafımda ki onca şey dönüp dururken, farklılık geçirip sürekli hareket halinde iken ben hep sabit nesne olup durmuştum. O saf çocuksu benliğim hala içimde idi. Belki çok şey geldi başıma yara aldım ama ben hala annemin saçımı mavi kurdale ile topladığı küçük cadısıydım. Şimdi o yoktu. Bir de elimde hastane dosyaları vardı. Annem gitti kalbimde eksildi. Kalbimden çıkan bir sürü hastalıkla toplanamadım. Annemi özlediğim her gece "ben neden büyüdüm anne nerdesin ?" diye hep ağladım. Hiç büyümek istememiştim zaten biliyordum olacaktı bunlar ama merakla büyüdüm ısrarla hayat beni uçurumun en dibine attı sevdiklerim gözümün önünde birer birer düştü o uçuruma. Bana geliyordu sıra sanırım. Ama annem bana pes etmeyi değil direnmeyi öğretmişti dediğini yapacaktım. Dolmuştan inip mezarlığa doğru yürüdüm. Girişte ki çiçekçiden annemin en sevdiği çiçekleri aldım. Leylaklar. Nadir çiçekler. Annem leylak gibi kokardı. Ben annem gittikten sonra en çok leylakları sevdim. Annem cennetten bir parça olarak onları bıraktı bana. Saat 14:40 civarıydı. Her hafta leylak aldığim çiçekçi amcaya geldim. Gözlerine bakar bakmaz anlıyordu ne istedigimi.

"Her hafta kendini harap ediyorsun kızım. 3 yıldır bıkmadın mı ?" dedi.

Ona hayır dercesine kafamı sallayıp parayı uzattım. Konuşamıcaktım. Yine gözlerim dolmuştu. Mezarlık sessiz ruhların fısıltılarıyla doluyordu. Hepsi bir yakınını gözlüyordu yolda. İşte geldim. Annemin mezarlığı. Geçen hafta koyduğum leylaklar solmuştu ama kokusu toprakla, annemin kokusuyla karışmıştı aldım ve poşetime koydum. Mezar taşına su döküp yıkarken içimden lanet olası çamlar diye geçiriyordum. Sürekli çam iğneleri mezara düşüyor onun toprağını kirletip canını acıtıyorlardı. Kenara oturup annemin o gülen yüzüne bakar gibi leylaklara baktım. Gidip taşını öptüm. Ve fısıldadım "seni çok özledim."

***

Yağmur iyice bastırmıştı. Saat 17:34. Hala annemin yanındayım bir haftadır başımdan geçen şeyler yeni bitmişti. Ama ben hala özlem giderememiştim. Yanaklarım tuzlu gözyaşımdan ıpıslak olduğu gibi bir de yağmur sayesinde sırılsıklamdım. Titriyordum ama aldırmadım.

"Anne bugün kalbim duruyodu. Hastaneye gittim. Çok mutluydum aslında biliyomusun, yanına gelicem diye çok mutluydum. Ama izin vermediler anne kurtardık seni dediler. En büyük kötülüğü yaptıklarını bilmiyolardı ama. Senin yanına gelcektik izin vermediler ."

Sesim iyice kısılmıştı ağlamaktan. Dudaklarımdan gözyaşıyla karışık akan yağmuru silip devam ettim.

"Sonra aklıma geldin. Pes etmiceksin dediğini duydum. Böyle kolay bırakmak yok dediğini duydum. Sen bende can buluyosun biliyorum anne. Pes etmicem, tedavi olcam söz anne ama sen orda üzülme nolur. Senin için iyi olcam ama sen üzülme. Lütfen"

Son anda hiç çıkmayan sesimle hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Yağmur sayesinde kokan toprak kokusu burnuma geldi. Kokusunu özlemiştim. Sarılışını. Öpüşünü. Toprağını tekrar öpüp fısıldadım;

"Seni çok seviyorum, hep eksik olan şu kalbimda ol tamam mı ? Orayı anca sen tamamlarsın. Kendine iyi bak Anne'm"

***

Eve geldiğimde sessizce odama çıkmayı planlamıştım. Ama salona girer girmez dayımın ve yengemin endişeli gözleri ile karşılaştım.

"Yine mi mezarlıktaydım güzelim ? Hasta olucaksın üstüne bak. Gözlerin de şişmiş hadi hemen bir duşa gir"

Yengemin sevgi dolu sesi bana annemi hatırlattı. Annem öldükten sonra bana onlar baktı. Kendi çocuklarıymış gibi. Zaten çocukları da olmuyordu. Dayım yengemi azarlar gibi bakıp aynı yüz ifadesi ile bana döndü.

"Kaç kez diyeceğim sana Ilgı artık bunu yapmayı kes. Kendini üzüyorsun, takıntı haline getirdin. Böyle devam edersen bi psikoloğa yönlendirceğim seni."

Sesi yüksek veya kaba çıkmamıştı. İkisi de iyiliğimi düşünüyordu haklılardı ama yapamazdım. Orda yalnız olduğunu biliyordum bırakamazdım. Kısılmış sesimle;

"Yarın konuşabilir miyiz ? Özür dilerim."

"Peki tatlım hadi üşütme üzerini değiştir."

Yengemin sözlerini onaylayan bakışları dayımda yakalayınca hızla merdivenlerden odama çıktım. Kendimi kıyafetlerim ile küvete atıp sıcak suyu açtım. Aslında ben de mi değiştim diye düşünmeye başladım. Ben de mi onlardan oldum ?

Bir Nefestir HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin