1

30 4 35
                                    

"Arkadaşlar şu beyaz ev çok hoş değil mi ya?"

"Aynen. Ama aynı zamanda ürpertici."

"Neden ki?"

"Geçen yemeğe davet edildiğimizde bir çocuk vardı. Ailesi zorla sofraya oturttu ve somurtarak durdu çocuk. Hatta direk ifadesizdi çok korkunç."

"Woah! Gerçekten mi? Biz de bugün onlara gidecektik akşam yemeğine."

"Eğer o çocuğu görürsen anlat bize tamam mı?"

"Tamam tamam."

-----

Jisung'un kafası karışmıştı. Çocuk derken bir erkek mi kız mı olduğu belli değildi ki? Eğer o camda gördüğüyse.. Yüzü tam gözükmüyordu ki. Sadece saçları kısaydı. Ama kısa saçlı kızlar da vardı? Kafasında soru işaretleriyle birlikte salona girdi.

"Ne zaman gidiyoruz anne?" toz kahve olan bardağa kaynar su koyup karıştırdıktan sonra saate baktı kadın.

"Bir saat sonra oraya varmış olmalıyız. 15 dakika kala hazırlanırsın sen."

"Tamam."

-----

"Oğlum hadi gitmeliyiz!" oğlundan cevap gelmeyince odasına girdi kadın. Jisung yerde uyuyordu.

"Oğlum napıyorsun geç kalacağız. Daha üstünü bile giyinmemişsin! Kocaman oğlan oldun hala sorumluluklarını alamıyorsun." annesi sinirle söylenmeye başladığında Jisung gözlerini yavaşça açarak ayakta ona kızgın bakan annesine baktı.

"Anne zaten bunlarla gideceğim." annesi tanrıdan sabır dinledikten sonra odadan çıktı.

"Changbin sen de hazırsın değil mi!"

"Of eveeet!"

"Tamam çıkabiliriz."

Hep birlikte evden çıkıp yürümeye başladılar. Zaten aynı mahallede oldukları için arabaya gerek yoktu.

Jisung ve Changbin ikizlerdi. Jisung 1 dakika daha büyüktü kardeşinden. Başka da kardeşleri yoktu.

------

"Oğlum! Bu sefer de aynı davranırsan sana gerçekten kırılırım haberin olsun." ses vermedi Minho. Yatağa oturup oğlunun saçlarını okşadı annesi.

"Oğluşum, biliyorum korkuyorsun.. Ama yine de biraz olsun korkunu yenmeye çalışsan? Bak bugün ikiz kardeşler gelecek belki hoşuna gider hmm?" oğlunu neşelendirme çabaları az çok sonuç bulmuş ve Minho hafifçe gülümseyerek annesinin yanağından öpmüştü.

"Hadi hazırlan bak gelmek üzeredirler." bunu hatırlayınca ister istemez yeniden yüzü düştü Minho'nun. Annesi derin bir iç çekerek odadan çıktı..

-----

"Hoşgeldiniz." kapı büyük bir gülümseme ile açılınca ister istemez herkes biraz rahatlamıştı. Çok hoşgörülü bir aileydi burası.

"Hoş bulduk." diyerek güzel eve giriş yaptı Han ailesi. Salona geçiş yaptıktan sonra hizmetçiler masayı kurana kadar sohbet etmeye başladılar.

"Şey, tuvalet nerede acaba?"

"Üst katta sağ tarafa döndüğünde ilk kapı."

"Teşekkürler."

Kocası kulağına doğru eğildi. "Neden bu kattaki tuvaleti söylemedin?" kadın da sessizce fısıldadı. "Bu kattaki yeni yıkandı. Deterjan kokuyordur diye." dediğinde adam başını sallayıp diklendi ve konuşmaya devam ettiler.

Jisung etrafa hayranlıkla bakarak ilerledi. Ev gerçekten çok güzeldi.. Merdivenleri bitirdiğinde sağa döndü. Ve o sırada birini gördü. Siyah beyaz tişörtlü genç arkasını dönüp Jisung'a bakmış, ardından kim olduğunu anlayınca hızlıca odasına girip kapıyı kapatmıştı. Jisung yine hem şaşırmış hem de bu sefer üzülmüştü. Bu kimdi ve neden kaçıyordu sürekli? Bu ailenin çocuğu olduğu belliydi ama neden böyleydi?

"Nereye bakmıştın?" arkadan gelen ses ile arkasına döndü Jisung. Sarı saçlı uzun biri -kendisinden büyük olduğu vücudu ve duruşundan belliydi, çok olgundu- ona bakıyordu.

"Tuvalet'i arıyordum."

"Şurada." diyerek kapıyı göstermiş ve daha sonra aşağıya inmişti. Jisung tuvalete girdi ve rahat bir nefes verdi. Bu kadar gerilmesi normal miydi?

İşini halledip aşağıya indiğinde herkes sofradaydı. Hemen Changbin'in yanına oturup ona bakanlara karşı gülümsedi. Bayan Lee sofradan kalkıp yukarı çıktı. Birkaç dakika sonra yanında utangaç biriyle geri geldi. Annesi aynı zamanda da oğluna her şeyin iyi olacağını söyleyin duruyordu. Jisung'un karşısındaki boş sandalyeye oturdu güzel çocuk.

Jisung'un kafası yine karışmıştı. Karşısındaki kişi hem çok yakışıklıydı hem de garip bir şekilde çok güzeldi. Belki de kısa saçlı bir kızdı? Ama eğer yaşıtsalar bu vücudundan anlaşılabilirdi.

"Oğlum, lütfen yemeğini ye." dedi kadın sessizce. Çocuk derin bir nefes verip kaşığını eline aldı. Çorbayı kaşığı ucuyla biraz karıştırdıktan sonra kaşığı ağzına götürdü ve ve dilini küçükçe çıkartıp kaşığı yaladı. Jisung nedense onun hareketlerine kenetlenmişti. Changbin Jisung'un bacağına hafiföe tekme attığında kendine geldi ve çorbasından bir kaşık aldı..

Yemek bittikten sonra bir süre daha sohbet edilmiş ve Han ailesi güzel evden ayrılmıştı.

~~~~~

İlk Minsung ficim hayırlı olsunn ✨

Birden aklıma esti yazıverdim umarım beğenirsiniz.

Yazım yanlışlarım varsa affola

Öptümke :*

Who Are You? {Minsung}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin