3

19 1 0
                                        

"Pişt ana kuzusu! Bir bak hele."

"Sen kime ana kuzusu diyorsun kız tipli velet."

"Saçı uzun olanlar kız tipli mi oluyor? Ne geri kafalısın konuşmayı kessem mi acaba napsam?"

"Bana ana kuzusu diyecek kadar geri kafalı olmandan belli değil mi aptal?" [Buraya -> :) gülücük yakışırdı ama textte deiller :')]

"Bak kardeş. Tersim pistir. Beni zorlama." Changbin ona inat yaklaşmış ve saçını okşamıştı. Sarışın genç dudaklarını diliyle ıslattıktan sonra gözlerini yumdu. Biraz daha sabredecekti.

"Saçların da amma yumuşakmış he. Nasıl bakıyorsun? Bana da söyle de ben de kız gibi yapayım senin gibi." diyerek sırıttığında sarışın genç dayanamayarak Changbin'i sertçe duvara itti. Erkekliğine yakın bir yere dizini geçirdi. Bu onun korkutma biçimiydi. Ve işe de yaratmıştı. Changbin korkmuştu ama bunu dışa belli etmeyecek kadar gururluydu. Dibinde olan gence tokat atarak başının sola yatmasını sağladı. Sarışın genç ikinci defa dudaklarını ıslatıp Changbin'i yeniden duvara itti. Changbin'in istemeden ağzından çıkan acı dolu inleme ile sarışın genç bir süre onun dibinde bekledi. Bu sefer de bakış yarışı yapıyorlardı. Bir süre sonra sarışın genç sırıtıp ondan uzaklaştı.

"Uğraşamam seninle. Daha büyük sorunlarım var." ne yapsalar sinirleri bozuluyordu ikisinin de. Changbin hızlıca arkası dönük gence ilerledi. Yetiştiği an gencin çenesini kavrayıp kendine dönmesini sağladı.

"Ha beni siklemiyorsun yani?" sarışın genç kahkahasını tutamadı. Tabi ki bu Changbin'i daha da sinirlendirmişti. "Göt herif." diyerek arkasını döndü. Genç omuz silkip yoluna devam etti. Changbin gencin onun arkasından gelmesini bekliyordu. Tıpkı kendisinin yaptığı gibi. Ama bu çocuk diğerlerinden farklı savaşıyordu. Changbin de büyük inadı ile bu savaşa içinden ortak oldu. Daha çok görüşeceklerdi..

-----

Heyecanla kapıyı çaldı Jisung. Büyük beyaz kapı gıcırtısız bir şekilde açıldığı an sesini düzeltmek için öksürdü.

"Efendim ben buraya iş için geldim." dedi heyecanla. Karşısındaki hizmetçi onu içeri buyurup salonda bekletti.

"Bayan Lee bu çocuk iş için geldiğini söyledi."

"Tamam.."

Asil kadın salona girdiğinde Jisung düzgün olan oturuşunu düzeltti. (Hani zaten düzgün oturuyorsundur ama yine de düzeltmeye çalışılıyorsundur ya .d)

"Efendim ben çalışmak için gelmiştim."

"Ama neden çalışmak için buraya geliyorsun ki?" arkadan gelen ayak sesi ile gözleri oraya kaymış Jisung'un. O çocuk koridordan geçiyordu. Çocuk Jisung'u gördüğünde adımlarını hızlandırdı ve gözden kayboldu.

"Diğer işler için annem izin vermedi açıkçası." utansa da doğruyu söyledi dürüst genç. "Bu yüzden buradaki ayak işlerini yapabilirim belki diye düşündüm. Sonuç olarak bu ev kocaman ve hizmetçilere ihtiyaç duyuyorsunuz. Bu yüzden ben de çalışabilirim diye düşündüm." gülümsedi Bayan Lee.

"Olur, sen yarın gelirsin bir ayak işi olduğunda hizmetçiler sana söylerler sen de yaparsın tamam mı canım-"

"Şey hanfendi ben bugünden başlayabilirim. Verebileceğiniz her türlü iş bana kolay gelir diye düşünüyorum. Yarını bekmeme gerek yok."

"Tamam o zaman, ben hizmetçileri bilgilendireyim. Sen de mutfağa geç. Direk karşıdaki kapı mutfak kapısı." Jisung heyecanla başını olumlu anlamda sallayarak mutfağa gitti.

"Gel bakalım buraya. İsmin ne senin?"

"Han Jisung efendim."

"Tamam Han, şurada çöpler var zaten ağır değil. Sokağın başındaki büyük çöpe atıp gel bakalım. Al bunlar da eldivenlerin." Jisung içinden 'Eldiven mi?' diye geçirse de verilen tek kullanımlık eldivenleri giyip çöple birlikte dışarı çıktı.

Geri geldiğinde kapıyı çalarak içeri girdi.

"Şimdi yıkanan çamaşırlar var onlar katlanıp tek tek odalara götürülecek." Jisung başını olumlu anlamda sallayıp hizmetçi kadını takip ederek çamaşır odasına gitti. Kocaman ev onu hayran bırakıyordu. Ayrı bir çamaşır odası vardı! Demek bu aile tuvalette çamaşır makinası sesi çekmiyordu öyle mi? 'Vay be,' dedi içinden.

"Bunlar Chan'in çamaşırları. Odası üst katta sağa döndüğünde koridorun sonundaki odada. Bozmadan götür." verilen katlanmış çamaşırları alıp üst kata çıktı. Kapının önünde durduğunda elleri dolu nasıl kapıyı çalacağını düşünmeye başladı.

"Bugün ders çalışmaya geliyorsun değil mi? Yine beni yarı yolda bırakma Lix- bekle kapı çalıyor. Gel!"

Jisung sonunda kapıyı çalabilmiş ve gelen komut ile içeri girmişti.

"Sen kimsin be?" gelen haklı soru ile elleri çamaşır dolu konuşmaya başladı.

"Efendim ben yeni çalışmaya başladım. Ayak işlerini falan yapıyorum. Rahatsız ettiysem üzgünüm. Çamaşırlarınızı getirmiştim."

"Tamam yatağın üstüne koy ben dolaba koyarım. Ve bu arada bana 'efendim' deme hiç sevmem. Kaç yaşındasın?"

"On yedi."

"Tamam o zaman bana Chan abi desen yeter." Jisung başını sallayıp odadan çıktı. Çok iyi birine benziyordu. (ÖYLE ZATEN KENDİSİ TAM BİR MELEK HÜW CHANNN AĞLAMAK)

Yeniden aşağı inip çamaşır odasına gitti.

"Bunlar da Bay ve Bayan Lee'nin çamaşırları. Odası Chan'in odasının yanında. Onların odası boştur. Yatağın üzerine koyup geri gel."

"Tamam."

Onu da hızlıca hallettikten sonra geri geldi. 'Başka var mı acaba?' diye düşünürken aklına o çocuk geldi..

"Bunlar da Minho'nun. Odası üst katta sola döndüğünde koridorun sonunda."

Jisung başını sallayıp çamaşırları aldı. Üst kata çıkıp odanın önüne geldiğinde derin bir nefes aldı. Nedensizce heyecanlanmıştı. Çocuk sürekli ondan kaçıp duruyordu ve şu an ne yapacaktı acaba?

Kapıyı tıklayıp içeri girdiğinde resim yaptığını gördü Jisung. Çizim masasının üstünde büyük bir kağıt ve üstünde kara kalemle çizilen yarım bir resim vardı.

Bir saniye.. Çizimdeki ona çok benzemiyor muydu?..

~~~~~

That's all guys.

Ehm şimdi söyleyin bakalım nasıl gidiyorum?

Changjin shipini bayağı küfürlü hayal ediyorum öyle olsa sizin için sorun olur mu? 

Ve evet verdiğim spoiler üzerine Chanlix de olacak kurguda. Umarım shipliyorsunuzdur :D

Neyse çok boş yapmadan kaçıyorum.

Yazım yanlışlarım varsa affola.

Öptüm :*

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 31, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Who Are You? {Minsung}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin